Gazi Önder Çelik, tek taraflı ‘analar ağlamasın’ denemeyeceğini söyledi: ‘Bizi yok sayarsanız barış nasıl olacak?’

Türkiye Harp Malulü Gaziler, Şehit Dul ve Yetimleri Derneği İstanbul Şube Başkanı Önder Çelik Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı.

– Derneğinizden söz eder misiniz?

Derneğimiz 1915’te Harbiye Nazırı Enver Paşa ve Atatürk’ün beraber kurulduğu, yaklaşık 109 yıllık bir geçmişe sahip asker kökenli bir dernektir.

– Çanakkale Savaşı devam ederken mi kuruluyor?

Çanakkale Savaşı’nda Anafartalar’da, Çanakkale Zaferi’nin son günlerine doğru Malulini Guzata Muavenet Heyeti ismiyle kuruyor. Kurtuluş Savaşı’ndan sonra Genelkurmay Başkanığı’nın uhdesine giriyor. 1982’de kamu yararı olan dört askeri dernekten birisi oluyor.

– Üye sayınız nedir?

Derneğimizin Türkiye geleninde yaklaşık 28 bin üyesi var. İstanbul Şubesi olarak 1000 üyemiz bulunuyor. Kamu yararı statümüz nedeniyle kanunların çıkması anlamında ilgili bakanlıkların muhatap aldığı tek birimiz.

– Şehit aileleri ve gaziler arasında nasıl bir işbirliği söz konusu?

Bu 28 bin üyenin tamamının içinde taşıdıkları derin bir acı var. Evlatlarını şehit vermiş anne babalar, eşler, yetimler, kahramanca çarpışırken uzuvlarını kaybetmiş gazilerimiz ki gazilerimizin yüzde 99’u engelli statüsünde. Tümüyle yakın temastayız. Gazilerimizi ve şehit yakınlarını bir arada tutmaya gayret ediyoruz. Onların sorunları, talepleri, istekleri ne varsa onları giderme yolunda kendi çabamızla yapabildiklerimizi yapıyoruz. Yapamadıklarımızı kaymakamlıklar, belediyeler, komutanlıklarla beraber çözemeye çalışıyoruz.

– Gazilerin ve şehit yakınlarının en büyük ihtiyaçları, sorunları neler?

Şehitlerimizin ailelerinin, gazilerimizin çocuklarının sağlık veya eğitimle ilgili sorunları olabiliyor. Biz ilgileniyoruz. Temel ihtiyaçlar veya cenaze gibi anlık durumlar ortaya çıkıyor. Biz de elimizden geldiğince yanlarında oluyoruz.

– Siz ne zaman, nerede, nasıl gazi oldunuz?

Ben Türk Silahlı Kuvvetleri’ne (TSK)1993’te uzman çavuş olarak katıldım. TSK’ya katıldıktan sonra ihtisas eğitimleri aldım. Özel birliklerde, özel kuvvetlerde görev yaptım. Dolayısıyla da sınır içinde ve sınır ötesinde sayısız operasyonların icrasında yer aldım. 2007’de Bingöl’de görev yaparken bizden önceki komando unsurlarının pusuya düşürülmesi nedeniyle bizler de ihtiyat olarak destek amacıyla giderken uçuruma yuvarlandık ve bir mayına basma sonucu ağır zayiat verdik. Timimde 8 asker vardı. Biri şehit düştü. Diğer askerlerle birlikte ben de ağır yaralandım, sağ bacağım diz altından felç kaldı. Şu an ortez ve protezle basıyorum.

‘GAZİLİK ŞEREF MADALYAM’

Sayısız operasyona katıldım. Birçok asker arkadaşımı kollarımda şehit verdim. Yaralanan silah arkadaşlarımız oldu. Onları çatışma devam ederken tahliye ettik, yeri geldi kaybolan uzuvlarını topladık, yeri geldi ilk yardımı yaptık. Bunlar zorlu süreçlerdi. En son çatışmam bu yaşananların finali oldu. Gazilik bana milletimin verdiği bir şeref madalyasıdır.

‘DERİNDEN YARALANIYORUZ’

– MHP lideri Bahçeli’nin “Öcalan gelsin, Meclis’te konuşsun” ifadelerini duyduğunuzda ilk ne hissettiniz?

Açıkçası şoke olduk. Çünkü milliyetçilik kavramı bizim için çok kıymetli. Cumhuriyetimizin altı ilkesinden biri. Milli duygular olunca hepimiz kendimizi bir kenara atıyoruz. Bu bizim genimizde, kanımızda millet olarak var. Terörist elebaşının İmralı’dan çıkmayacağına dair inancımız tamdı. Bunu sorgulamadık bile. Biz siyaset üstü bir durumdayız. Bizim yüreğimizi dağlayacak, incitecek hamleler ya da konuşmalar bizi derinden yaralıyor.

‘ÖNCE ÇANAKKALE’DEN RIZA ALSINLAR’

– Öcalan için umut hakkından söz ediliyor…

Derneğimizin duvarlarında isimsiz birçok kahramanın fotoğrafı var. Subaylarımız erlerimiz yan yana. Erinden generaline varana kadar her birinin kahramanlık hikayesi ayrı. Şehitlerimizin huzurunda, Gazi Meclis’te bir terör elebaşı nasıl konuşturulur? Atatürk’ün, Gazi Süvari Binbaşı Hüseyin Avni’ye Gazi Meclis’te takdim ettiği, onur ve şeref timsali madalyayı yok sayıp, şehitlerimizin kahramanlık destanlarını yok sayıp, Öcalan’ı “umut hakkı” ile çıkaramazsınız. Eğer ki umut hakkından bahsediliyorsa yirmili yaşlarda toprağa düşen gençlerimizin umudu ne olacak… Öcalan’ı Meclis’e davet edenler önce Edirnekapı’ya Cebeci’ye, Çanakkale’ye gelsinler. Onların rızasını alsınlar. Önce şehitlerimizin sevdiklerinin umut haklarından başlayalım.

– Yakın geçmişte yaşanan çözüm sürecini nasıl karşılamıştınız?

Bizim için en acı olan; şehit ve gazilerin evlerinin yolunu dahi bilmeyenlerin akiller grubunun içerisinde yer almasıydı. Biz o dönem saf dış edildik. Yaptığımız onlarca protesto, açıklama karşılıksız kaldı. Birçok yerde emniyet güçlerimizle karşı karşıya geldik. Kamuoyunda sesimiz duyulmadı.

‘NEDENİNİ ANLAMIYORUZ’

– Neden şimdi tekrar böyle bir süreç yaşanıyor sizce?

Terörle mücadelede çok büyük başarılara imza atılıyor. Ben buna “devletin azim ve kararlılığı” diyorum. Kolluk kuvvetlerimiz ve MİT hem içerinde hem dışarıda terör unsurlarını saf dışı bıraktı. Pençe Kilit ile bunu taçlandırdık. Böyle bir ortamda bunun neden yapıldığını anlamıyoruz. Ama terörün müzakere ile bitmediğini gördük.

– Çözüm sürecinde mi?

Çözüm sürecinde 800’e yakın şehit verdik. Bir o kadar yaralımız var. Geçmiş 40 yıla baktığımızda ise şehitlerimizle birlikte çok büyük, hatta belki bir Türkiye kadar daha ekonomik kaybımız oldu. Bizim açımızdan konu şu: Sınırlarımızın terörden uzak tutulması. 30 km derinlikte kesintisiz bir güvenlik koridoru oluşturulması.

– Sizce Türkiye’de bir Kürt sorunu var mı?

Zaten mesele buradan başladı. Bir sorun yokken sorun varmış gibi algı yapıldı. Ben yıllarca Doğu ve Güneydoğu’da görev aldım. Oradaki vatandaşlarımızın çayını içtim, yemeğini yedim, misafiri oldum. Dertleştik, kenetlendik. Kürt kökenli birçok silah arkadaşlarımızla defalarca operasyona gittik. Kürt kökenli şehitler verdik. Bana göre Kürt sorunu yok, terör sorunu var.

– ABD Başkanı Trump da “Türkler ve Kürtler birbirinden nefret ediyor” dedi. Neden bu ifadeyi kullandı?

Trump bilerek bizi karşı karşıya getirmeye çalışıyor. Ben devlet büyüklerimizin de halkımızın da buna kulak asacağını asla düşünmem. Biz bu coğrafyada Türk olmanın zorluğunu yaşıyoruz. Vatan söz konusu olduğunda dünyanın gördüğü birlik ve beraberliğimiz dosta güven, düşmana korku salıyor. O nedenle Trump’ın sözleri bizi bölmeye yönelik .

– “Türk olmanın zorluğunu yaşıyoruz” dediğiniz. Nedir anlamı?

Bu coğrafyada dengeler öne çıkıyor. Mezopotamya enerji ve su açısından çok önemli. Batı, bölgeye yerleşip kaynaklara sahip olmak istiyor. Biz Türkiye olarak bölgenin en güçlü ülkesiyiz. İstediklerine ulaşmalarının önünde Türkler var. Onların önündeki en büyük engeliz. Bu nedenle tehdit oluşturuyoruz. Türk olmanın zorluğunu bu nedenle yaşıyoruz.

– Terör sorunu ile ilgili açıklamalarda “barış” kelimesi çok öne çıkıyor, “barış” sizin için nedir?

Bizim aklımıza “barış” deyince Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Yurtta sulh, cihanda sulh” cümlesi gelir. Barışın teminatı devlettir, devletimizin kolluk kuvvetleri, silahlı kuvvetleridir. Bu sürecin içinde gerçek söz sahiplerini yok sayarsanız barış nasıl olacak?

– CHP lideri Özel, Meclis’te bir komisyon kurulması ve sizlerin de komisyonda yer alması gerektiğini söyledi. Bu öneriye nasıl bakarsınız?

Bu komisyonun içerisinde gerekirse görev alırız. Ancak şartlarımız, kırmızı çizgilerimiz var.

– Nedir kırmızı çizgileriniz?

Şehitlerimiz ayağa kalkmadıkça, gazilerimizin uzuvları yerine gelmedikçe İmralı canisinin oradan çıkmasını istemiyoruz. Genel af istemiyoruz. Tek yol bu. Başka bir yol yok. Ya silahlarıyla gömülecekler ya silahlarını gömecekler. “Analar ağlamasın” diyorsak, bu laf tek taraflı olmasın.

– Bu mesele Meclis’te çözülür mü?

Terörün müzakere değil, mücadeleyle bitmesini istiyoruz. Zaten sona gelmişiz. Kalın çizgiyle çiziyorum. Terörün bitmesini en çok isteyen camia biziz. Bir daha şehidimiz gelmesin, bir daha gazimiz olmasın. Ancak bu sonucun mücadeleyle alınmasını istiyoruz. Gazi Meclis’te biri konuşacaksa, şehit düşmüş evladının postallarına toprak koyup çiçek eken anne konuşmalı. Evladının duvardaki resmine bakıp sabahlara kadar uykusuz kalan baba konuşmalı. asker selamı veren şehidimizin evladı konuşmalı. Mutlu bir hayat hayali kurarken kocasının şehit haberini alan eş konuşmalı. Kurşuna koşarak gitmiş kahraman gazimiz konuşmalı. Bizim istediğimiz budur.

– Suriye’deki gelişmeler ve Öcalan tartışmaları arasında bağlantı olduğunu düşünüyor musunuz?

Tarihler sürekli tesadüfler üzerinde gidiyor. Öcalan’ın yakalandığı tarihte FETÖ ABD’ye gitti. FETÖ öldü, İmralı canisi Meclis’e davet edildi. Eğer bir denklem varsa bunu bilmek istiyoruz. Devletimizin selameti, geleceği için geriye kalan bir bacak mı, onu da seve seve veririz. Bir can daha mı, onu da veririz. Mesele vermek değil. Artık toplamak zamanı ama Öcalan’a “sayın” denilen günlere dönüyoruz.

– Bu sözlerinizde “süreci baltalama” suçlamasıyla karşı karşıya kalma durumunuz olur mu?

Bizim sürecimiz; terörsüz bir vatanda yaşamak. Biz süreci baltalamamak için gazi olduk, şehit olduk. Türkiye’de terör olmasın diye kolumuzu, bacağımızı, canımızı verdik. Şehit aileleri ve gazilerin duyarlılığı süreci baltalamak olarak algılanırsa, biz bunu kamuoyunun vicdanına bırakırız. Devletimizin böyle şeylere fırsat vereceğini düşünmüyorum. Sayın Cumhurbaşkanımızın “Şehit yakınlarını ve gazilerimizi kendimize akrabamız kadar yakın görüyoruz. Hiçbir şehit yakını ve gazimizin canını yakacak bir işin içinde olmadık ve olmayacağız” sözü var. Bu söz bizim için İmralı canisinin Meclis’e çağrılmasına karşı, affa karşı bir senettir. Devletimize güveniyoruz.

‘KIYMET BİLMEK ZORUNDAYIZ’

– Edirnekapı Şehitliği’nde anayasanın 42 ve 66. maddelerine özellikle dikkat çektiniz. Neden?

Çünkü ilk dört maddeyle birlikte Türk milletinin kimyası, sigortası, bu kanunlar ve bu maddeler… 66’da Türk kimliği açık ve net olarak tanımlanıyor. 42’de eğitim dilinin Türkçe olduğu belirtiliyor. 40 yıldır terör sürerken Türk kardeşimiz nasıl hakimse Kürt kardeşimiz de savcı olmuştur. Bir Türk kardeşimiz vali ise bir Kürt kardeşimiz de bakan olmuştur. Burada mesele mezhepler üzerinden, alt kimliklerle milleti bölüp parçalayıp yok etmek. Biz bu tuzağa daha önce şer odaklarının kışkırtmasıyla düştük. Bundan sonra kolay kolay düşüleceğine inanmıyorum. Atatürk’ün bize emanet ettiği vatanın kıymetini bilmek zorundayız.

Şehit Jandarma Üstteğmen Çağlar Canbaz…Kendisi şehadet şerbetini içmiş vatanperver bir subaydı. Şehit olduğunda vücut bütünlüğü bozulmuştu. Nur içinde yatsın. Şehidimizin annesi “Evladımın tek hatırası Harbiye’den mezun olduğu tören kıyafeti” diyerek şehidimizin kılıcı ve ayakkabısıyla birlikte üniformasını derneğimize verdi. Biz de tüm şehitlerimizin adına kendisine özel bir köşe yaptık. Şairin dediği gibi “Bir hilal uğruna ya Rab ne güneşler batıyor”…