Bu hastalık en çok o bölgemizde görülüyor! Çok geç teşhis edilmesinin sebebi ne? ‘Komşumuzu değil doktorlarımızı dinleyelim’

Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, hasebiyle akciğer kanseri hakkında bilinmesi gerekenleri anlattı. Kansere neden olan etmenlerini aktaran Prof. Dr. Erdoğan, çevresel faktörlerin birinci sırada geldiğini tabir etti.

“Akciğer kanserinin en sık görüldüğü bölge: Marmara”

Erdoğan, şunları söyledi: “Akciğer kanseri, öldürücülüğü yüksek, yaşın ilerlemesiyle görülme olabilecek giderek artan bir kanser. Dünya toplumlarının tamamını etkileyen bir kanser. Birtakım kanserler vardır. Birtakım toplumlarda daha sık olur lakin akciğer kanseri o denli değil.”

“Yaşın ilerlemesiyle birlikte tüm dünya toplumlarının ana sorunu haline geliyor. Akciğer kanseri yapısal olarak herkeste görülebilmekle birlikte çevresel faktörlerin önde olduğu, çevresel faktörlerin yok edilmesiyle kanser olabilecek azaltıldığı bir kanser tipi.”

“Çevresel faktörlerin tesirini erken yaşlarda alırsak, akciğer kanseri de erken yaşlarda görülmeye başlar. 20’li yaşlarda akciğer kanseri olup tedavi vermeye çalıştığımız hastalarımız oldu. Lakin bunlar nadiren ortaya çıkmaktadır.”

“Genellikle akciğer kanseri orta ve ileri yaş hastalığıdır ve çevresel faktörlerle de bağlantılıdır. Ülkemiz için bir örnek vermek gerekirse, bu çevresel faktörlerin en başında sigara, havadaki karbon ve kirli hava gelir. Bu nedenle bölgeleri göz önüne alırsak; Türkiye’de Marmara bölgesi insidans olarak akciğer kanserinin en sık görüldüğü bölgedir. Endüstrileşme, tütün ve tütün eserlerinin kullanımı başı çeker.”

“Hastanın farkında olduğu şikâyeti varsa, akciğer grafisi çektirmeli”

Türkiye’de akciğer kanserini vatandaşların şikayetlerini önemsemesi nedeniyle erken evrede yakalayamadıklarını belirten Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, şu tabirlere yer verdi:

“Farkındalık, toplumların yapılarıyla ve eğitimleriyle de bağlı bir şey. Kimi toplumlar farkındalığı daha kolay anlayıp, daha kolay tedbir alıp, daha erken hastalığı yakalayabiliyor. Ancak biz bu çağa gelmemize karşın farkındalığı tam oluşturamıyoruz.”

“Mesela akciğer kanserini erken evrede, evre 1’de yakalayamıyoruz. 2. evre, 3. evre hatta 4. evre üzere ilerlemiş bir evrede yakalıyoruz. Bunu hastalarıma sorduğumda şöyle karşılıklar alıyorum; ‘Bu şikâyeti önemsemedik. Zati ben sigara içiyorum, öksürüğüm var, geçer diye düşündüm.’”

“Bunlar kıymetli şeyler. Hasta, sigara içiyorsa ya da fark ettiği değişik bir şikâyeti varsa, o hastanın bir akciğer grafisi çektirmesi ya da bir tabibe gelmesi kendi yararına olur.”

“Komşumuzu değil doktorlarımızı dinleyelim”

Farkındalığı sağlayacak ikinci temel ögenin de tabipleri dinlemek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, şöyle devam etti:

“Toplumumuzda bu çağa karşın hala yanlış devam eden bir inanç var. Geçen hafta gelen bir hastamı örnek vermek istiyorum; bir buçuk yıl evvel gelmiş, çocukları getirmiş, tanıyı koymuşuz ya da imgeyi görmüşüz. Demişiz ki; burada bir sorun var, bunu buradan aldırman gerekiyor.”

“Bize evvel inanmış, tamam demiş, çocukları da onaylamış, ameliyatı kabul etmiş, gitmiş. Ancak gittiği yerde komşuları ‘Akciğere bıçak değmez’ demiş. Hasta tekrar geldi lakin bu kez ameliyat edemiyoruz. Yani ameliyat etabını geçmiş. Şu an hastayı öbür bir arkadaşımız tedavi ediyor.”

“Bu çağda bu türlü bir cümle duymak istemiyorum. Bu türlü günlerde asıl farkındalığı sağlamamız gereken, iki değerli nokta var. Birincisi, şikayetlerimizi göz arkası etmeyelim. İkincisi, doktorlarımız bir şey söylüyorsa o hususta bilgi sahibiyse ona inanalım, o mevzuyu yanımızdaki komşumuzdan daha çok biliyordur muhtemelen diye düşünelim.”

“Hastalığı erken evrede yakaladığımızda, tedavide çok büyük bir muvaffakiyet elde ediyoruz”

Öldürücülüğü yüksek olarak bilinen akciğer kanserinin, erken evrede yakalandığında tedavi edilebilirliğine dikkat çeken Prof. Dr. Abdullah Erdoğan, konuşmasını şu biçimde tamamladı:

“Akciğer kanseri öldürücülüğü yüksek bir kanser dedik lakin günümüzde tıp o kadar ilerliyor ki; yeni tedavi modaliteleri, yeni formüller her gün gelişiyor ve ilerliyor. Hastalığı erken evrede yakaladığımızda, tedavide çok büyük bir muvaffakiyet elde ediyoruz.”

“Akciğer kanserinin birinci tedavi prosedürü cerrahidir. Cerrahi basamağında bizim bu hastayı yakalamamız lazım. Lenf noduna sıçradıktan sonra, ‘Önce bir tedavi olup, o tedavinin gerisinden ameliyatı tekrar düşünelim’ cümlesini bu çağda kullanmak istemiyoruz.”

“Farkındalığımız şöyle olmalı; şikayetlerimizi ötelemeyelim, bu hususta bilgi sahibi olan doktorlarımıza güvenelim. Ameliyatı olmamız gereken periyotta olalım. Doktorunuz, ikinci sefer geldiğinizde ben sizi ameliyat edemiyorum demesin.”