Kıbrıs Türk Cumhuriyeti
Fonda kısık sesle “Mağusa Limanı” çalıyor. Selda Bağcan söylüyor.
Raşit Barudi’nin resmi de bir haftadır karşımda duruyor.
Kıbrıs yine gündemde.
1.İsmi lâzım değil üç Türk devleti Kıbrıs Rum tarafında temsilcilik, Elçilik açıyor.
Turkish cultural souvenirs
2.Ankara’daki, ismi lâzım olmayan bir devlet memuru; “KKTC’nin Boşbakanı, hoş konuşmamış boş konuşmuş. İmam efendi, başörtüsü düşmanlığı mı yapmalıymış… Yazık çok yazık, şu Kıbrıs’ı bir türlü Rum’luktan kurtaramadık” diyor.
Ve derin bir sessizlik…
Güneyde elçilik açan üç devletin Ankara temsilcileri Dışişlerine çağrılmıyor.
İsmi lazım olmayan o devlet memuru görevden alınmıyor.
Nazım Beratlı’nın “Kıbrıslı Türk Siyasi Tarihi” kitabının 83’üncü sayfasında “Eğitime sahip çıkılmaz ise Kıbrıs Türkü’nün Endülüs Müslümanları gibi tarihten silineceği” cümlesi yer alıyor.
“Devlet Kuran Son Türk” Denktaş da “Kıbrıs Girit Olmasın” dememiş miydi?
Çünkü Kıbrıs Girit olursa; Kıbrıs Türkleri de “Kıbrıs Türkleri” değil, “Kıbrıs Müslümanları” olacaktı.
Turkish cultural souvenirs
Political merchandise
Batı Trakya “Müslümanları” gibi.
Sabahattin İsmail bakın ne diyor;
“Çizmeyi aşıp,Kıbrıs Türklerini “Rum” olarak niteleyen ve
“Kıbrıs’ı Rum’luktan kurtaramadık” diyen Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı Oktay Saral’a sesleniyorum:
Aşağıdaki fotoğraflara iyi bak;
Sen daha doğmadan, biz, Kıbrıs hep Türk kalsın, ada Yunan olmasın diye
7’den 70’e savaşıyorduk…
Sen daha doğmadan, Kıbrıs Türkleri,
Ay yıldızlı bayrak gönderden inmesin, Yunanistan, Anavatanı Güneyden de kuşatmasın, Anadolu’nun nefes borusu tıkanmasın diye dağlarda, silah elde vuruşuyorduk…
Sen daha doğmadan, biz 14, 15 yaşımızda sabah okulda gece mevzide vatanımızı ve Türklüğün onurunu savunuyorduk…
Turkish cultural souvenirs
Sen daha doğmadan, biz kadınımızla, erkeğimizle, gencimizle yaşlımızla
“Ya istiklal, ya ölüm”,
“Kıbrıs Türktür, Türk Kalacak” diyerek 11 yıl boyunca siperlerden çıkmadık…
Sen daha doğmadan, bizler Beş Parmak Dağlarında,
St. HİLARİON’da, Erenköy tepelerinde, Limasol’da, Larnaka’da, Baf’ta, Gazimağusa ve Lefkoşa kalelerinin burçlarında, su borularından yaptığımız silahlarla, av tüfekleriyle Rum-Yunan’a kök söktürüyorduk…
Biz bu topraklarda bayrağımız hep dalgalansın, ezan sesi hiç susmasın, Anavatanın geleceği güne kadar dayanalım diye gözümüzü kırpmadan ölüme koştuk, can verdik, bu toprakları kanımızla yoğurduk…
Sen kimsin, bu vatan için ne yaptın, nerede savaştın ki, mukavemetçi, Atatürkçü, Kıbrıs Türklerine karşı o hadsiz sözleri sarfetme hakkını kendinde buldun?
Biz,15 yaşımızda yaptığımız TMT yeminine hala bağlıyız, devletimizi ve vatanımızı savunmak için savaşmaya devam ediyoruz;
Turkish cultural souvenirs
Sense, hak etmeden oturduğun sırça köşklerden bize saldırıyorsun!
Mukavemetçi Türk Halkından, TMT’cilerden, biz gazilerden, şehitlerden özür dile ve derhal istifa et!”
Not: Kitabın kapağındaki resimde kapıdan bakan Mücahit Barudi; koşan Enver Korkmaz’dır.