Memur yoksulluğa, emekli açlığa terk edildi
Türkiye’de bugün yaşanan manzara, bir adalet terazisinin tamamen şaştığını gösteriyor. Milletvekilleri 229 bin 676 lira maaş alıyor, emekli olduklarında ise 149 bin lira ile yollarına devam ediyorlar. Yani aktif görev ücretlerinin yüzde 65’i emeklilikte de ceplerine akıyor.
Peki ya memur? Peki ya milyonlarca emekli memur? Onların aldığı maaş, aktif çalışırken kazandıklarının yalnızca yüzde 30’u civarında. Yıllarını devletine adamış, onca emek vermiş insanlara reva görülen bu mu?
Bugün açlık sınırı 28 bin, yoksulluk sınırı ise 91 bin 109 liraya dayanmış durumda. Asgari ücret hâlâ 24 bin lira. Yani resmi veriler bile bir işçinin maaşının açlık sınırının altında kaldığını söylüyor. Çarşıya pazara çıkınca ise bu rakamların aslında ne kadar iyimser kaldığını görmek mümkün. Emekli emur yasal hakkı olan ve Cumhurbaşkanının söz vermesine rağmen 375/40 KHK ile 29 aydır gasp edilen seyyanen zam sözünün yerine getirilmesini bekliyor..
Memur sendikaları ne yapıyor dersiniz? Üç maymunu oynuyor. Görmüyor, duymuyor, söylemiyor. Hakkını araması gereken kurumlar, adeta suskunlukla sistemin devamına katkı sunuyor. Böyle sendikacılık, emekçinin hakkını savunmak değil, tam tersine köstek olmaktır. Kendileri ballı maaşları lüks otomobilleri ve makam odalarını kullanmaya devam etsinler bütün hedefleri bu.
Bir de ülkenin büyük resmine bakalım. Amerika ile yapılan anlaşmalar kimine göre 50 milyar dolar, kimine göre 75 milyar dolar. Rakamın netliği bile yok! Deniz zeyrek’e göre 90 milyar $. Ama kesin olan bir şey var: Bu borç yıllarca halkın sırtından ödenecek. Çocuklarının eğitiminden ödenecek. Yani işçiye, memura, emekliye gelir artırıcı tek kuruş yok. Thy nin bu borcu ödeme şansı zaten yok. Sanırım varlık fonu devreye girecek.
45 milyar dolarlık gaz antlaşması yapılmış, irandan 120 dolara gaz almak varken 600 dolara gaz alacağız bunun neresi ekonomik. Kaldı ki yıllarca gaz buldular nerede bu gaz yalanları? Sn. Yılmaz ÖZDİL’in “Mercuria” iddiası doğru mu?
Yılmaz Özdil: “İlk kez benden duyacağınız bir bilgiyi ilave edeyim, öyle bitireyim…
Türkiye, Amerikan doğalgazını Mercuria adında bir şirket üzerinden alacak, Botaş resmi anlaşmayı bu şirketle imzaladı.
İsviçre şirketi olarak biliniyor, sayın medyamızda da İsviçre şirketi olarak tanıtıldı ama, bu şirket aslında Kıbrıs Rum Kesimi’nde, Larnaka’da konuşlu bir şirket!
Rum şirketi değil, Rum Kesimi üzerinden faaliyet gösteren bir şirket.
Şu anda, İsrail ve Amerikan şirketleri tarafından Kıbrıs Rum Kesimi’nin kıyılarında doğalgaz ve petrol sondajına başlanmışsa, 280’den fazla İsrail şirketi Rum Kesimi’ne yerleşmişse, Rum Kesimi’ne İsrail tarafından füze savunma sistemi kuruluyorsa, ve Amerikan doğalgazının ticaretini yapan şirket Rum Kesimi’nde konuşlanmış bir şirketse…
O şirket aslında hangi ülkenin şirketidir sizce?”
Milli gelir rakamları da bir başka tartışma konusu. Resmi açıklamalara göre yıllık 1,5 trilyon dolar civarında. Ama doların yapay olarak baskılandığı düşünüldüğünde, bu rakam gerçeği yansıtmıyor. Dolar serbest bırakılmış olsa milli gelir 1 trilyon doların altına düşecektir. Bu da “refah” diye sunulan tablonun aslında pembe bir yalandan ibaret olduğunu ortaya koyuyor.
Türkiye hızla bir “emekli vekiller cenneti”ne dönüşüyor. Halkın alın teriyle, vergisiyle ödenen o ballı maaşlar yerinde duruyor. Ama milyonlarca memur emeklisi sefaletle baş başa bırakılıyor.
Ana muhalefet ve Türkiye’nin birinci Partisi CHP, Özgür Özel’le birlikte ilk defa doğru düzgün bir karar verdiler. 1 Ekim de meclisin açılışında cumhurbaşkanı ile bulunmayacaklar. Nihayet akılları başlarına geldi.
Ve bizden hâlâ helallik mi bekleniyor? Kusura bakmasınlar, hakkımız helal değildir!
- Çay memleketinin kahveye teslim oluşu - 6 Aralık 2025
- Papa 14. Leo Türkiye’de! - 29 Kasım 2025
- İtalya’da Maccabi Tel Aviv’e protesto - 21 Kasım 2025
- Mülakatın kefesi eğilmişse devletin terazisi de bozulur - 9 Kasım 2025
- Uzun yaşamak suç mu oldu? - 27 Ekim 2025
- Ankara büyürken Türkiye küçülüyor - 17 Ekim 2025
- Memur yoksulluğa, emekli açlığa terk edildi - 1 Ekim 2025
- Borcun gölgesinde büyüyen yoksulluk: Bu mu kalkınma? - 28 Eylül 2025
- Türkiye’de ulaştırmanın geleceği: yol mu, ray mı? - 15 Eylül 2025
- Eğitimde Fırsat Eşitliği: Aynı Ayakkabıyla Koşabilmek - 8 Eylül 2025
