Sn. Erdoğan’a Cuma mektubumdur!
Sn. Erdoğan!
Size, aziz mübarek Cuma günü münasebeti ve anlamı ”İyilikleri emret, kötülüklerden men et” olan ASR SURESİNİN bana yüklediği görevi yerine getirmek gayesiyle aşağıdaki mektubu yazıyor, böylelikle Allah nazarında çok büyük bir sorumluluktan kurtulduğuma inanıyorum.
23 yıldır yöneticisi olduğunuz Türkiye, mânen iflâs edip ahlâken çürüyerek büyük bir hızla Lut- Semud- Ad ve Pompei’nin korkunç akıbetine doğru sürüklenmektedir. İnancımın ve imanımın gereği olarak bu çürümüşlük ve mânevi çöküşten sizleri haberdar ediyorum.
Bu ahlâki çürüme ve kokuşmuşluğun en büyük sorumlularından birisi sizsiniz!
İki günlük siyâsi saltanatınız uğruna muhalefetle olan yersiz, anlamsız ve tamamen nefsi olan kavganızdan zaman bularak korkunç boyutlara varan mânevi çöküş ve ahlâki çürümeye karşı en küçük bir mücâdele ve müdâhalede bulunmuyorsunuz.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’a sözüm yok çünkü adamın bir tek İslâmi eseri olmadığı gibi, İslâm gibi bir meselesi de yok. O’nu o makamda tuttuğunuzdan dolayı yine siz sorumlusunuz, bütün vebal sizin sırtınızda.
Müslüman Türk âile yapısın çökertmekle görevli yandaş televizyonlar, şahsınızın ve RTÜK’ün de göz yummasıyla yaptıkları proğramlarla ahlâksızlıkta sınır tanımaz birer genelev oldular.
En küçük bir işaretinizle hizaya gelecek olan sosyal medyanın (p..nis- v…gina- yatak- cinsel yön tercihi” gibi iğrenç sorular sorarak sokaklarda çekip yayınladıkları videolar gayet kolaylıkla ilk okul çocuklarınca bile seyredilir oldu.
Bütün bu pislikler karşısında ki suskunluğunuz;
Sizin, iktidar Milletvekillerinin, Diyanet Teşkilâtı ve RTÜK’ün tüm mensuplarının cehennem yakıtları olacaktır ki bundan hiçbirinizin en küçük bir kuşkusu olmasın.
ÇIPLAKLIK VE AHLÂKÎ ÇÜRÜMÜŞLÜK SOKAKLARDA LAĞIM OLMUŞ AKIYOR, SARAY VE TBMM İSE SADECE BAKIYOR!
Allah’a, Kur’an’a, Resulullah’a ve O’nun sünnetlerine sırt çevirip mâsivaya (dünya ve içindekilere) meylederek nefsimizin esiri olup, aklın ve vicdanın yerini şehevi isteklerimiz aldığı içindir ki;
Huzura hasret bir şekilde devamlı bir kavganın, nizanın, mâişet darlığı ve çeşitli kirli entrikaların girdabında çaresizce, her gün daha sefil ve daha sefih bir hayata mahkûm olarak büyük felâketlere doğru hızla sürüklenmekteyiz.
ÇIPLAKLIK- AHLAKSIZLIK
Üzerinde içini gösteren dekolte kıyafetlerle ziyâret maksatlı geldiği tarihi câminin müezzini tarafından ‘’Bu kıyafetle câmiye girmeniz uygun düşmez, içeride namaz kılanlar var’’ diye uyarılan bayanın ”Sen de kimsin, demokrasi, özgürlük var. Gezme ve seyahat etme hakkımı engelleyemesin’’ diye bağırarak ortalığı birbirine katması. İşin daha da acısı ise, cemaatin bayanı değil de Müezzini kınaması…
Mayosunu, deniz şortunu evinde giyerek sokağa çıkıp yürüyen maskara dişi yaratıklarla, hayanın, iffetin ayaklar altına verilmesi…
Mahallenin mukabelesini okuyan başı namaz bezli Hafize Teyzenin, mini şortlu kız torunuyla birlikte caddede yürümekten haya etmemesi ve torununa Allah için iki kelimelik de olsa bir nasihatte bulunmaması. Sonra da Hafize Teyzemizin ”Allah Erdoğan’dan razı olsun, AKP gibi Müslüman olanı yok, Allah başımızdan eksik etmesin” demesi.
Fakir fukaraların paralarıyla siyâsi şov maksatlı verilen iftar ziyâfetlerinde kusana kadar doyup, sonunda da ellerini açıp, yediği fukaraların haklarını Allah tarafından kendisine verilen rızık sanarak ‘’Ya Rabbi verdiğin nimetlere şükürler olsun’’ diye dua eden Müftüler, İlâhiyatçılar, Bakan ve Milletvekilleri….
Yolsuzluklara fetva verip, milletin malını hırsıza helâl gören din adamları….
”Çalıyorlar ama çalışıyorlar” diye çalana muhabbetle bakıp, haramı mubah gören bir kirli zihniyet…
Yanında dine, Peygamberine, âyetlere ve hadislere ağza alınması küfür olan sözlerle saldırılırken, oralı dâhi olmadan sırtını dönenlerin; taraftarı olduğu siyâsi partisinin Ma’bud edindiği liderine karşı en küçük bir lâf edildiğinde anında kükreyip ceketini çıkartarak saldırıya geçenlerin ortalıkta mücâhit, cihat ehli Müslüman edasıyla dolaşmaları…
Yarının anneleri olacak olan genç kızların, âile reisi olacak genç delikanlıların, park ve bahçelerde, cadde ve sokaklarda, umumun kullandığı toplu ulaşım araçlarında fuhşiyatın ta kendisi olan iğrenç davranışlarının normal hareketlerden görülerek, bu rezâlete karşı Devletin başının, TBMM, Diyânet Teşkilâtı, Siyâsiler ve Aydın bozuntularının ”aman sen de boş ver” diyerek suskun kalmaları…
Bütün bunları ve benzeri ahlâksızlıkları daha da çoğaltabiliriz.
Görüldüğü ve yaşandığı üzere, devlet yöneticileri ve Diyanetin ciddiyet ve sorumluluktan uzak davranışları neticesinde; bütün bu pisliklere, ahlâksızlık ve dinsizliklere karşı sesini çıkartmayan, her türlü çirkeflikleri kabullenip rıza gösteren ve böylece İlâhi belâ, felâket ve gazaplara davetiye çıkartan bir toplum haline getirildik.
Küfre, ahlâksızlıklara, fuhşiyata, hırsızlık, gasp, yolsuzluk, iftira, şantaj ve adâletsizliklere rıza gösterip, ‘’Bana ne, aman boş ver, başıma bir sıkıntı almayayım’’ denilen toplumlara belâ ve musibetler;
Bazen savaş…
Bazen kıtlık, zelzele…
Bazen azgın idâreciler ve sorumsuz iktidarlar…
Bazen de kavga, kaos, niza ve salgın hastalıklar şeklinde gelir ki bundan kimsenin şikâyet etme hakkı yoktur.
Çünkü suçlu kendisidir!
En büyük suçu susmasıdır!
Küfre karşı olan rızasıdır!
Hakk’a ve Peygambere sırtını dönüp, siyâsi liderini Ma’bud, tuttuğu partisini din edinerek O’na biat etmesidir.
Allah’ın mülkünde, Allah’ın verdiği nimetlerle şımarıp dünyaya meylederek, Allah’a ve Kur’an’a muhalefet eden toplumlar, her türlü belâ ve musibetlere lâyıktırlar. İnsanlık tarihi bunun sayısız örnekleriyle doludur.
İŞTE;
Lût
Semud
Ad
Pompei…
- Soysuzlar bilmelidirler ki; - 29 Kasım 2025
- Evet Albayım, dediğiniz gibi apo piçtir! - 18 Eylül 2025
- 30 Ağustos zaferini kimler kutlar? - 31 Ağustos 2025
- Numan Kurtulmuş! Siz kim oluyorsunuz? - 16 Ağustos 2025
- ‘’Türkiyeliyim’’ diyen veled-i zinalar! - 2 Ağustos 2025
- Sn. Erdoğan’a Cuma mektubumdur! - 26 Temmuz 2025
- Türk’ü böyle sattılar! - 12 Haziran 2025
- Erdoağan kudretsizdir - 5 Haziran 2025
- Ne barışı ulan kripto! - 5 Mayıs 2025
- Yazılarımı 1000 yıl sonrası için yazıyorum - 19 Nisan 2025
