Türkiye’de ulaştırmanın geleceği: yol mu, ray mı?
Geçtiğimiz günlerde çıktığım beş günlük bir Türkiye turu, bana hem ülkemizin turizm potansiyelini hem de ulaştırma politikalarının ne kadar kritik olduğunu yeniden hatırlattı. Kayseri’nin Kapuzbaşı Şelaleleri’ni ve Adana’da, Almanların I. Dünya Savaşı öncesi inşa ettiği Varda Köprüsü’nü uzun zamandır görmek istiyordum. Bu vesileyle Orta Anadolu’yu da adım adım gezmiş oldum.
Otuz yıl önce yine benzer bir Anadolu yolculuğu yapmıştım. O günden bugüne bakıldığında yollar, köprüler, tüneller gerçekten büyük ilerleme kaydetmiş. Ancak ne yazık ki asıl mesele, yani ulaşım anlayışı aynı hızda gelişmemiş. Evet, duble yollarımız var, otobanlarımız var; ama yetmiyor. Çünkü yollarımızı neredeyse tamamen tır trafiği doldurmuş durumda.
Türkiye’nin yıllık ithalat ve ihracat hacmi 500 milyar dolara yaklaşmış durumda. Bu devasa mal hareketi neredeyse bütünüyle karayolu taşımacılığı ile yapılıyor. Sonuç ortada: yollar çabuk bozuluyor, sürekli tamir gerekiyor, trafikte güvenlik riski artıyor ve yakıt tüketimi nedeniyle çevresel maliyet katlanıyor.
Birkaç gün önce bir arkadaşımın aracında Bulancak’tan gelirken bunu çıplak gözle görmek mümkün oldu. Kendisi sürekli sol şeritte ilerliyordu. Sebebini sorduğumda “sağ şerit tırların ağırlığından bozulmuş, oradan gitmiyorum” dedi. Gerçekten de baktım, haklıydı. Bugün Türkiye’nin neredeyse bütün otobanlarının sağ şeritleri tır yükünden adeta parçalanmış durumda.
Bu noktada asıl soruyu sormak gerekiyor: Bunca yükü gerçekten yollardan mı taşımak zorundayız?
Yük Taşımacılığında Dünyadaki Örnekler
Gelişmiş ulaştırma sistemine sahip ülkelerin ortak özelliği, yük taşımacılığında demiryoluna ağırlık vermeleridir.
- ABD’de toplam yük taşımacılığının %40’ı demiryolu ile yapılmaktadır. Bir Amerikan yük treni ortalama 200 tırın taşıyacağı yükü tek seferde taşıyabilir.
- Almanya’da yük taşımacılığının %18’i raylardadır. Avrupa Birliği ortalaması %17’dir. AB’nin 2030 hedefi bu oranı %30’a çıkarmaktır.
- Rusya ve Çin gibi geniş coğrafyaya sahip ülkelerde ise oran çok daha yüksektir. Rusya’da yük taşımacılığının %80’i, Çin’de %50’si raylarla yapılmaktadır.
Peki Türkiye’de durum ne? Ne yazık ki yük taşımacılığında demiryolunun payı sadece %4–5 civarındadır. Yani her şeyi neredeyse tırlarla taşıyoruz.
Demiryolunun Avantajları
- Ekonomi: Bir tren yaklaşık 200 tırın yükünü taşır. Aynı yükü yolda taşımak için yüzlerce şoför, yüzlerce araç, binlerce litre yakıt gerekir.
- Altyapı Ömrü: Ağır tonajlı araçlar, yolların ömrünü dramatik biçimde kısaltır. Bugün karayollarına harcanan bakım masrafları, demiryolu yatırımlarını fazlasıyla karşılayacak büyüklüktedir.
- Çevre: Karayolu taşımacılığı demiryoluna göre yaklaşık 4 kat daha fazla karbon salımı yapar. Avrupa Birliği’nin yeşil mutabakat vizyonu da tam bu nedenle raylı sistemleri teşvik ediyor.
- Güvenlik: Türkiye’de trafik kazalarının %10’undan fazlası ağır vasıtaların karıştığı kazalardır. Yüklerin raylara kaydırılması, can güvenliğini doğrudan artıracaktır.
Türkiye İçin Bölgesel Öncelikler
Özellikle üretim ve tarım açısından kritik olan bölgeler, öncelikli olarak yük demiryolu ağına entegre edilmelidir:
- karadeniz ve limanlar Öncelik özellikle Irak kalkınma yolu ve Zengezur koridoru dolayısıyla türkistan’a bağlanan hatta olmalı. Fındık, maden ve orman ürünleri için Samsun, Trabzon ve Giresun limanlarının güçlü demiryolu bağlantısı şart.
- Adana – Gaziantep – Şanlıurfa hattı:Tarım ve sanayi ürünlerinin limanlara hızlıca taşınması için stratejik.
- İç Anadolu Organize Sanayi Bölgeleri:Kayseri, Konya, Eskişehir gibi illerin ihracat ürünleri raylarla limanlara ulaşmalı.
Sonuç: Yolun Geleceği Raylarda
Türkiye’nin ulaştırma vizyonu artık “yola yol eklemek” üzerine kurulamaz. Yolların sınırı var, dayanıklılığı sınırlı. Ancak rayların sonsuz imkânı var. Bugün vereceğimiz kararlar, geleceğin ulaşım sistemini belirleyecek. Eğer yük taşımacılığında demiryoluna geçişi başarabilirsek:
- Ekonomimiz rahatlayacak,
- Çevremiz korunacak,
- Yollarımız insana daha güvenli ve konforlu hizmet verecek.
Türkiye’nin önünde duran soru basit: Ağır yükleri sırtımızda mı taşıyacağız, yoksa raylara mı bırakacağız?
- Çay memleketinin kahveye teslim oluşu - 6 Aralık 2025
- Papa 14. Leo Türkiye’de! - 29 Kasım 2025
- İtalya’da Maccabi Tel Aviv’e protesto - 21 Kasım 2025
- Mülakatın kefesi eğilmişse devletin terazisi de bozulur - 9 Kasım 2025
- Uzun yaşamak suç mu oldu? - 27 Ekim 2025
- Ankara büyürken Türkiye küçülüyor - 17 Ekim 2025
- Memur yoksulluğa, emekli açlığa terk edildi - 1 Ekim 2025
- Borcun gölgesinde büyüyen yoksulluk: Bu mu kalkınma? - 28 Eylül 2025
- Türkiye’de ulaştırmanın geleceği: yol mu, ray mı? - 15 Eylül 2025
- Eğitimde Fırsat Eşitliği: Aynı Ayakkabıyla Koşabilmek - 8 Eylül 2025
