‘Giderlerse gitsinler’ denen hekimler neden Avrupa’ya göçtüklerini anlattı:
Geçen yıl Almanya’ya giden anestezi uzmanı Görkem Usta, iktidarın çizdiği toz pembe tabloya karşın ülkedeki sağlık sistemini eleştirdi. Türkiye’de doktorların bir günde beş kat fazla hasta baktığını söyledi.
Hekimlerin yurtdışına göçü ve kamudan kaçışı sürerken Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, hekimlerin artık kamuda çalışmayı tercih ettiğini savunarak “Yurtdışına giden arkadaşlarımız da geri dönmek istiyor” yorumunu yapıyor. Bir yandan sağlık emekçilerinin sağlıkta şiddet, mobbing (yıldırma), zorlu çalışma koşulları, düşük ücretler, özlük hakları için isyanı sürüyor; diğer yandan iktidar kanadı sağlıkta toz pembe bir tablo çiziyor. Türkiye’den Almanya’ya bir yıl önce göç eden anestezi doktoru Görkem Usta, gidiş sürecini ve sağlık çalışanlarının neden yüzünü Avrupa’ya döndüğünü Cumhuriyet’e anlattı.
Giresun doğumlu Usta, Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi’ni 2019’da bitirdi. Henüz 3. sınıftayken bir B planı olması gerektiğini hissederek Almanca öğrenmeye başlayan Usta, şunları söyledi:
“Yeni çalışmaya başlamış bir hekim olarak direkt pandemiyle karşılaşınca çok kötü bir dönemden geçtik. Sonrasında sağlık çalışanlarına karşı nefretin artması… Şubat ayında yaşanan deprem…Deprem dönemindeki ayrımcılık… O hava beni çok yıldırdı. O şekilde buraya gelmeye karar verdim.”
Ailesinin Türkiye’de kaldığını kaydeden Usta, “Türkiye’de asistan hekim olarak üç hafta yıllık iznim vardı. En iyi ihtimalle ailemi yılda bir hafta görebiliyordum. Ama burada 6 hafta yıllık iznim var” diye konuştu.
‘KOCA’NIN PARA VURGUSU YANLIŞ’
Bakan Koca’nın göç eden sağlıkçılara yönelik yaptığı para sayma işaretini anımsatan Usta, “Doktorların para için Almanya’ya geldiğini çok vurguluyor. Türkiye’de bir özel hastanede anestezi uzmanı olarak çalışıyor olsam, buradaki kazandığımdan daha fazla kazanabilirim. Ancak daha fazla kazanacağım için şu an Türkiye’deki bir hastanede çalışmak istemem. İnsanlar 2 kat maaş verilse huzursuz bir ortamda çalışmak istemez” dedi.
FEDAKÂRLIK GEREKSİZ
İşyerindeki stresinin Almanya’da yüzde 80-90 azaldığını kaydeden Usta, “Burada çarpışık bir alt-üst ilişkisi yok. Meslekten gelen ekstra mesaiye yönelik ‘Doktor kolay olunmaz, fedakârlık yapacaksın’ şeklinde bir bakış açısı yok” ifadelerini kullandı. Usta, “Türkiye’de asistan hekim olarak giriş saatiniz bellidir, çıkış saatiniz belli değildir. Bunun da hiçbir maddi karşılığı yok. Kendi boş zamanımı planlayamadıktan sonra çalışmamın çok bir anlamı yokmuş gibi hissetmeye başlamıştım” diye konuştu.
Almanya’daki nöbet sistemini anlatan Usta, “Burada nöbet sisteminde en fazla 24 saat çalışabiliyorsunuz ve Almanya’da bu süre çok bulunuyor” değerlendirmesinde bulundu. Usta, “Eleman eksiği olmasına rağmen birçok klinikte o günün nöbetçisi öğleden sonra 2 gibi geliyor işe. ‘Gece nöbetçisi öğleden önce dinlensin’ diye düşünülüyor. Benim şu an çalıştığım klinikte 24 saat nöbet tutuyorlar” dedi.
Türkiye’de anestezistlere “nöbet ertesi izin zorunluluğu” gelmesine karşın birçok meslektaşının 36 saat mesai yaptığına işaret eden Usta, “Resmi Gazete’de ‘24 saat çalıştırılan hekimin dinlendirilmesi zorunludur’ şeklinde yazılmasına rağmen klinikler bunu uygulamıyor Türkiye’de” dedi.
HER GÜN ARTIYOR
Koca’nın “doktorların geri döndüğü” yönündeki iddialarına yönelik Usta, “Ben çevremde hiç geri dönen duymadım. Tam tersine Türkiye’den her geçen gün daha fazla insan geliyor” dedi. Usta, “Evrak toplama sürecinde valilik personeli bile ‘Sen orada 3 kuruşa geçinebilecek misin’ diyordu. Bana kalırsa bu yaratılmaya çalışılan bir algı” dedi.
Almanya’daki sağlık sistemini anlatan Usta, “Burada aile hekimliği sistemi çok iyi işliyor. ‘Boğazım ağrıyor, ateşim çıktı’ diyen bir hasta bulamazsınız hastane koridorunda” diye konuştu. Türkiye’deki açık randevu sistemini de eleştiren Usta, “Sadece canınız sıkıldığı için randevu sisteminden bir randevu alabilirsiniz. İnsanlar bu yüzden gerçekten ihtiyaçları olduğunda randevu bulamıyorlar” dedi.
‘AMELİYATHANE KAPANIR’
SAĞLIK TEŞKİLATLARINDA ERKEK EGEMENLİĞİ
AKP döneminde sağlık teşkilatlarındaki “ayrıcalıklı koltuklar” gündemdeki yerini korurken Sağlık Bakanlığı’nın merkez ve taşra teşkilatlarının yönetiminde kadınların kendine yer bulamaması da sağlıkçıların tepkisine neden oluyor. Merkezi teşkilatta 1 bakan, 4 bakan yardımcısı ve 14 genel müdür ve kurum başkanının hepsinin erkek olması dikkat çekti. Merkezi teşkilatta üst yönetimlerde hiç kadın yer almazken taşra teşkilatında da 81 ilin sağlık müdürlerinin 79’u erkek, yalnızca 2’si kadın. Kadın yöneticiler de Denizli ve Kırklareli il sağlık müdürü olarak görev yapıyor.
Merkez ve taşradaki toplam yönetici sayısının sadece yüzde 2’si kadın olmasına tepki gösteren sağlıkçılar, “Çalışanların yüzde 57’sinin kadın olduğu teşkilatta üst yöneticilerin sadece yüzde 2’sinin kadın olması, ‘ne sorun tespitinde ne de sorun çözümünde bir adım yol alabilen teşkilat haline gelmemizi’ de açıklıyor” eleştirisini getiriyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) İşyeri Temsilcisi Kubilay Yalçınkaya, “Sözleşmeli yöneticilik, erkek yöneticiliği sağlık sisteminde egemen kılıyor. Liyakatin olmadığı, kariyer ilkesinin göz ardı edildiği, sınav ve objektif ilkelerle değerlendirmelerin olmadığı, tek belirleyicinin siyasi partiler olduğu ortamda kadın yöneticiler makamlarda yer bulamıyor” dedi.
Objektif kriterlerin olmadığı, kapalı, siyasi biat esaslı mülakatların esas alındığı atama yönteminin, kadın istihdamını ve işyerinde kadınların kariyer hakkını gasp ettiğini vurgulayan Yalçınkaya; “Nasıl kamuya girişte objektif kriterle yapılan sınavda kadın erkek dağılımı dengeli dağılıyorsa ve görev yapan sağlık emekçileri arasında bu denge mevcutsa objektif kriterle kariyer ilkesi ile belirlenecek yönetici dağılımında da bu dengenin oluşması gerekirdi. Ancak kadın temsiliyeti maalesef yüzde 2” değerlendirmesinde bulundu. Yalçınkaya, “Bu tablo dahi mülakat ve benzeri görevde yükselmede, kamuda süzgeçlerin neye hizmet ettiğini ve sonucunun ne olduğunu ortaya koyuyor. Bu nedenle tüm atama ve görevde yükselmelerde mülakattan sözleşmeli yöneticiliğe itiraz ediyoruz” diye konuştu.