Laik hukukunun simgesi Uygar Kanun’un 98. yıl dönümü
Atatürk İhtilallerinin hukuk alanındaki en değerli atılımlarından olan ve hukuk nizamının çağdaşlaştırılmasını amaçlayan Türk Medeni Kanunu 4 Ekim 1926’da krallığa girdi.
Dine dayalı hukuk sistemi, yerini çağdaş ve çağdaş bir hukuk sistemi bıraktı. CHP Trabzon Milletvekili Sibel Suiçmez, Türk Uygar Kanunu’nun Cumhuriyet tarihindeki en büyük ihtilaflardan biri olduğuna işaret etti, kadın hakları konusunda eski haline getirilen sürdürülebilirlerin çağdaş tehdit altında olduğunu vurguladı.
Suiçmez, bayan haklarının geri plana atan yasal düzenlemelerin ortaya çıkmasından korku sağladığı ve laiklik unsurlarının bayanların eşit ve onurlu bir ömür sürmesinin teminatı olduğunu vurgulayarak “Kadını eşit ve özgür birey ve yurttaş olmaktan uzaklaştıracak her türlü telaffuz ve düzenleme, anayasamızın ruhuna alışılmaması ve bu kesme girişiminden vazgeçilmesi . Bu pahaları kendi şartlarını korumak ve yaşatmak için çaba harcıyoruz, bayan haklarının güvencelerinden geriye dönüş yolunun sözünü söylüyoruz, hareket ve yasal değişikliklere karşı duracağız” diye.
Suiçmez, “Cumhuriyet İhtilalini bir bayan ihtilali haline gelen” ulu başkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Uygar Kanun’un mimarı Mahmut Esat Bozkurt’u hürmetle anmadığını söyledi.
‘KADININ GÜVENCESİ’
Avukatlar Vakfı Lider Yardımcısı, İstanbul Barosu’ndan hukukçu Nazan Moroğlu, Türk Uygar Kanunu’nun gizliliğiyle birlikte bayanların; evlenme, boşanma, mal varlığı, miras olarak özel hayatlarına ait haklar açısından erkeklerle eşit yurttaş konumlarına getirildiğini belirtti. 98 yıl sonra bayanı bireyler olarak gören, Uygar Kanunun yok sayılmasına yol açan telaffuzlara ve yasa sinyale sinyale ışıklar vurgulayan Moroğlu, 2017’de “müftüye resmi nikâh yetkisi olan” bilgiyi anımsatarak kurtarılabilirlere ve Uygar Kanunu’na sahip çıkmak için uğraşa devam edeceklerini açıkladı.
29 Ekim Kadınları Derneği Başkanı Şenal Sarıhan da bayan hareketinin ilerleyen hayat içerisinde Türk Uygar Kanun’unu daha da ileri taşımak için emek verildiğini söyledi. Sarıhan, 1926’nın kurtarılabilirliklerini korumakla birlikte daha da özgürlükçi bir tertip için çabanın elden bırakılmaması gerektiğini söyledi.