$ DOLAR → Alış: 32,17 / Satış: 32,30
€ EURO → Alış: 34,90 / Satış: 35,04

Osman Ağa’nın Gerze’de Harbo Çetesi’ne Baskını. [Nisan 1920 Başları…]

Teoman ALPASLAN
Teoman ALPASLAN
  • 08.05.2024

Osman Ağa, 29 Mayıs 1919’da Havza’da buluştuğu Mustafa Kemal’den şu emirleri alır;

-“Görüyorum ki, vatansever duyguları taşımaya gençliğinde başlamışsın. Senin bugünkü yolun, o günlerde açtığın çığırdan geliyor. Memleket kurtuluncaya, içinde bir tek iç ve dış düşman kalmayıncaya kadar çarpışmak zorundayız.

Sen Karadeniz köy ve şehirlerini koruyacaksın. Çeteni derme çatma bir kuvvet olmaktan çıkar, bir alay teşkil et. Bu alayın kumandanı da sen olacaksın.

Pontusçular hangi usulleri kullanıyorsa, sizde o usulleri çekinmeden kullanın. Vatanı kurtarmakta bu son şansımızdır. Bu mücadeleyi kaybedecek olursak tarihten siliniriz.

Pontus belasının temizlenmesini tamamıyla senin tecrübeli ellerine bırakıyorum. Madem ki Türk halkı tamamıyla seni destekliyor, git Giresun’da Belediye Başkanlığı makamına otur. Şehir bilfiil senin ve adamlarının işgalinde olsun. Bunu yapabilir misin?” Topal Osman Ağa güler:

“Ne demek Paşam? Çocuk oyuncağı bu! Orasını ele geçirmek sadece gün meselesidir. Hele sizin gibi bir kumandan arkamızda olduktan sonra, evvel Allah… Pontus’çulara gelince, siz merak etmeyin. Bu Pontus Rumlarına öyle bir tütsü vereceğim ki, hepsi mağaralarda eşek arıları gibi boğulup gidecekler. Ve hemen arkasından Giresun ve havalisinden:

“Aba, zıpka, başlık.

Beş para harçlık.

Ağa dayı beni de yaz.” özdeyişi ile;

“Kimin ekmeğine yağ sürer savaş

Kimin kanına batırır lokmasını

Kimin karnını doyurur

Yoksulun yakılmış harmanı

A benim aslan yarim

Dilleri destan yarim

Dağları düşman tutmuş

Mavzere yaslan yarim” mani ve türküleriyle binlerce kişi müfreze ve gönüllü alaylarına yazılırlar.

Giresun gönüllülerinden kurulan müfrezeler Osman Ağa’nın alay komutanlığı yaptığı iki gönüllü alay

Sakarya muharebelerine katılmadan önceki dönemde, Giresun merkez olmak üzere batıda Sinop, doğuda Trabzon arasındaki sahil şeridi ve dağlarda Rum Pontus çetelerine son derece sert ve değişik metotlar uygulayarak kök söktürdüler.

1920 Nisan’ının ilk haftası orta büyüklükte bir tekne, öğlen saatlerine yakın Sinop’un Gerze ilçesinin iskelesine yanaştı. İçinden on dokuz, yirmiyi geçmeyen, bıyıkları yeni terlemiş, siyah giysiler içerisinde, pür silah on yedi genç çıktı.

Silahlı gençler önce aksayarak yürüyen reislerini takip ederek, iskelenin 50 m. uzağındaki, üzerinde hükümet konağı yazılı kaymakamlığa girdiler.

Şehrin çarşısının başlangıcında bulunan kaymakamlığa, Osman Ağa’nın geldiğinin duyulması çok uzun sürmedi ve halk hükümet konağının önünde toplanarak merakla beklemeye başladı.

Binanın içinden önce gürültüler, bağrış çağrışlar geldi. Daha sonra da şehrin Rum eşrafından, zengin ve varlıklı bir şahıs olan Hıristos kaymakamlığa girdi. Gürültüler yeniden sokağa kadar taştı ve bir el silahı duyuldu.

Kısa bir süre sonra da Osman Ağa dışarı çıkıp çarşıda birkaç Türk’ün dükkanlarına uğradı. Ve adamlarıyla birlikte geldikleri tekneye binerek, iskeleden ayrıldılar.

Bütün bunlar birkaç saatin içinde olmuştu. Halk, tekne deniz ufkunda bir nokta haline gelip kayboluncaya kadar limandan ayrılmadan gidenleri seyretti. Osman Ağa’nın gittiği haberi hızla, dağlara taşlara uçuruldu…

Kara zıpkalılar hükümet konağına girer girmez, Osman Ağa doğruca kaymakamın odasına çıkmış ve o’na bölgedeki en azılı Rum Pontus çetesinin başı olan Harbo’nun nerede olduğunu sormuş, kaymakamın mıntıkada astığı astık, kestiği kestik Rum eşkıya hakkında bir şey bilmiyor olması bir tarafa, ileri geri konuşması üzerine, O’nu tartaklamış.

Bu defa , ilçede ileri gelen Rumlardan biri olan Harbo’nun kayınbiraderi, çetenin baş yardım ve yatakçısı onların her türlü ihtiyaçlarını karşılayan Hristos’u kaymakamlığa çağırtmış. Hristos’a Harbo eşkıyalarının yerini sormuş. O da Kaymakam gibi bilmiyorum, haberim yok, gibi cevaplar vermiş, bununla da kalmamış, birden celallenip:

‘-Siz kimsiniz? Sizin gibi çetecileri beni sorguya çekmesi ne haddine?’ der demez Osman Ağa’nın yardımcılarından Mustafa Kaptan’ın tabancası Hristos’un şakağında patlamış.

Giresun gönüllüleri Müfrezesi Reisi’nin çarşıda alış veriş yapıyor gibi bir iki Türk’ün dükkanına uğraması da muhbir-haber elemanlarıyla görüşmesinden başka bir şey değildi.

Küre Dağları (İsfendiyar) silsilesinin batı uzantısındaki Dranaz Dağı, Gerze sahillerinden 35-40 km içeridedir. Sinop’u Boyabat üzerinden İç Anadolu’ya bağlayan yol, bu dağdan geçer.

Dranaz üzerindeki köylerden biri Bürnük’tür ve bu köyün yakınında yolun kenarında “Kurtlu Han” adıyla bir konaklama yeri vardır.

 

Giresun gönüllülerinin Gerze’den ayrıldıkları günün gece yarısını geçen saatlerinde Kurtlu Han’dan dışarı Rumca müzik sesleri, naralar, nidalar gelmektedir…

Aniden hanın kanatlı kapılarının ikisi birden tekmeyle ardına kadar açılır. Lüks ve idare lambaları ile salonun ucundaki ocağın alevlerinin aydınlattığı geniş salonda, Harbo ve otuz altı Rum Pontus eşkıyası çalgılar eşliğinde çengi oynatmaktadır.

Hepsi buz kesilir. Hiçbiri duvarda asılı olanlar şöyle dursun, yanlarında duran mavzerlerine bile davranamazlar. Kara zıpkalılar karşılarındadır…

Rum Pontus’lular büyük küçük bütün dillerini yutmuş, gözleri fal taşı gibi dışarı fırlamış haldeyken, Osman Ağa’nın sesi hanın duvarlarında çınlar:

‘-Ulan palikarya enikleri! Türk köylerinde korumasız insanları soyar soğana çevirir, onlara zulüm ve tecavüzlerinizin zaferi diye mi burada alem yapıp çengiler oynatırsınız!…

Yunanın İzmir’e, İngiliz’in Samsun’a çıkmasıyla şımarıp bu toprakların efendisi mi olacağınızı aklınız

kesti.

Nankör kefereler, şimdi ben sizin gibi köçeklere nasıl avrat gibi oynatılacağını gösteririm! Soyunun hepiniz! Dümbelekçiler! Sizde biraz önceki Rum gıygıyını çalın!’

Ocak başında bulunan, ekmek ve yufka pişirmede kullanılan 6-7 sacı işaret ederek, Giresun gönüllülerine, ‘Şunları ısıtıp salonun ortasına koyun!’ emrini verir.

Nihayet Harbo’nun dili çözülür:

‘-Ağam, etme eyleme, biz ettik sen etme, bağışla…’

‘-Ulan Türk düşmanı hırbo, seni artık bütün Rum kiliselerinin duaları bile kurtaramaz, yaltaklanıp durma…’ *

Uzun sürmez, Kurtlu Han’dan gruplar halinde yükselen mavzer sesleri, karanlıkları deler gibi civardaki ormanlar ve hana yakın köylerde uğuldar.

Gün ağardıktan çok sonra, gene de korka korka Kurtlu Han’a girebilen civardaki Türk ve Rum köylüler, Harbo ve adamlarının cesetlerini irkilerek izlemekten, salonun duvarına kömürle yazılmış yazıyı epey geç fark ederler.

‘Rum Pontuslular!

Vatana ihanet edenler ve Türk ahaliye eziyet çektirenler, yerlerde gördükleriniz gibi tepelenecektir. Giresun Müdafai Milliye Reisi Osman Bey’[1]

*

Ve, bu olaydan sonra hızla Sinop ve çevresindeki Pontus eşkıya olayları azalmaya başlar. Kar, izleri örtmesin.

Evvel gidenlere selam olsun.

[1] Osman Pamukoğlu, Ey Vatan, İnkilap Kitabevi, s.:36

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ