Internet Gazete ATAK Ajans Internet Yayıncılık LLC kuruluşudur -
$ DOLAR → Alış: 38,61 / Satış: 38,76
€ EURO → Alış: 43,25 / Satış: 43,43

Türkiye’de Ekonomik Planlar, Vergi Yükü ve Gelir Dağılımı Adaletsizliği Üzerine

Abdulkadir EROĞLU
Abdulkadir EROĞLU
  • 29.04.2025
  • 132 kez okundu

Son günlerde ekonomi yazarları ve akademisyenler, yeni bir ekonomik planın zorunluluğuna dikkat çekiyor. Ancak bu plan tartışmaları, toplumda ister istemez yeni vergi yüklerinin ve yeni zamların habercisi olarak algılanıyor. Türkiye’de uzun yıllardır görülen temel sorunlardan biri, devletin elindeki sermayeyi etkin ve verimli bir şekilde kullanamamasıdır. Kaynakların verimsiz alanlarda tüketilmesi, üretken yatırımların desteklenmemesi ve israf kalemlerinin azaltılamaması sonucunda, ekonomi kırılgan ve dış şoklara karşı dayanıksız bir hale gelmiştir.

Devletin daha fazla vergi toplama eğilimi, zaten sermaye birikimi düşük olan Türkiye ekonomisini daha da zora sokmaktadır. Özel sektörün büyüyebilmesi için ihtiyaç duyduğu kaynaklar, yüksek vergiler ve dolaylı vergi sisteminin ağır yükü altında ezilmektedir. Dolayısıyla, yeni ekonomik planlar adı altında halka yeni vergiler ve zamlar dayatmak yerine, devletin kendi harcamalarını ciddi şekilde gözden geçirmesi, tasarruf politikalarını kararlı bir biçimde hayata geçirmesi gerekmektedir. Bütçede halihazırda 2,5 trilyon liralık bir açık varken, bunun çözümünü sadece gelir artırmada aramak, sorunun esas kaynağını göz ardı etmektir.

Türkiye’nin bir diğer yakıcı ekonomik sorunu da gelir dağılımındaki adaletsizliktir. TÜİK ve diğer bağımsız araştırmalara göre, en zengin %10’luk kesim, toplam gelirin %54’ünü almaktadır. Bu, toplumun geri kalan %90’ına ise yalnızca %46’lık bir payın düştüğünü göstermektedir. Böyle bir ekonomik yapı, orta sınıfı eritmekte, yoksulluğu derinleştirmekte ve sosyal barışı tehdit etmektedir. Sağlıklı bir ekonomik yapı için gelir dağılımında adaletin sağlanması, alt ve orta gelir gruplarının alım gücünün artırılması şarttır.

Özellikle emekliler konusu, gelir adaletsizliğinin en trajik yansımasıdır. Emekli Sandığı Kanunu’na göre, bir emeklinin çalıştığı dönemdeki maaşının %75’i oranında emekli maaşı alması gerekirken, bugün bu oran %25–30 seviyelerine gerilemiştir. Emeklilere verilmesi gereken seyyanen ödemeler, kanun hükmünde kararnameler yoluyla ya ötelenmiş ya da hiç verilmemiştir. Böylece 25-30 yıl çalışan, devlete hizmet eden bir emekli, hayatının sonunda insanca yaşayacak bir ücret alamaz hale getirilmiştir. Bugün birçok emekli, açlık sınırının bile altında bir gelirle yaşam mücadelesi vermektedir.

Devletin yapması gereken, sürekli vergi ve zamlarla günü kurtarmak değil, yapısal reformlarla ekonomiyi sağlıklı bir temele oturtmaktır. İsrafı önlemek, verimliliği artırmak, üretim ekonomisine geçişi sağlamak, adil bir vergi sistemi kurmak ve sosyal adaleti güçlendirmek, Türkiye’nin sürdürülebilir kalkınması için zorunludur. Aksi halde, günü kurtaran ancak geleceği ipotek altına alan geçici çözümlerle, ülkemiz her geçen gün daha da derinleşen ekonomik ve sosyal sorunlarla yüzleşmek zorunda kalacaktır.

Artık Türkiye’nin sadece yeni ekonomik planlara değil, gerçek anlamda bir ekonomik zihniyet değişimine ihtiyacı vardır.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ