Internet Gazete ATAK Ajans Internet Yayıncılık LLC kuruluşudur -
$ DOLAR → Alış: 38,34 / Satış: 38,50
€ EURO → Alış: 43,61 / Satış: 43,78

Türkiye’de Siyasi Partiler: Kriz, Kimlik ve Kopyacılık Arasında Sıkışan Siyaset

Abdulkadir EROĞLU
Abdulkadir EROĞLU
  • 11.04.2025
  • 115 kez okundu

Siyasetten neden ümidi üzdüğümü açıklayacağımı söylemiştim. Türkiye’de siyasi partiler, anayasal düzende halkın iradesini temsil etmekle yükümlü kurumlar olarak tanımlansa da, pratikte bu işlevi ne ölçüde yerine getirdikleri ciddi bir tartışma konusudur. Bugün ülkedeki siyasi partilerin büyük çoğunluğu, halktan çok lider odaklı, programdan çok hamasetle, çözümden çok kutuplaşmayla varlığını sürdürmeye çalışmaktadır. Siyasi partilerin kurumsal niteliği zayıf, ideolojik duruşları bulanık, demokrasiye katkıları ise çoğu zaman tartışmalıdır. Toplumu evrensel değerler ortak paydası üzerinden bütünleştirmeye ve geleceğe hazırlamaya yönelik gayret ve emek sarf etme yerine, mevcut sosyal farklılıkları canlı tutacak, hatta daha da derinleştirecek şekilde kolay ve basit siyaset yapmaya yöneldikleri bir tespit olarak ortadadır.

Çünkü bir siyasi parti kendi içinde demokrasiyi uygulayamıyorsa bunu temsil ettiği ülke bazında uygulaması da pek gerçekçi olmayacaktır. Dolayısıyla parti içinde demokrasinin varlığı partilerde demokratik bir yapının ve etkin bir katılımın oluşmasına da katkıda bulunur.

 

Lider Kültü ve Parti İçi Demokrasi Sorunu

Türkiye’de siyasi partilerde lider, çoğu zaman partiden daha büyüktür. Parti içi demokrasi yok denecek kadar azdır. Delegeler, il ve ilçe yöneticileri, milletvekili listeleri, belediye adayları çoğunlukla genel başkanın iki dudağı arasından çıkan kararlara göre belirlenir. Parti tüzükleri göstermeliktir; liderin iradesi ise mutlak. Bu durum, sadece iktidar partisi AKP için değil, CHP dahil olmak üzere muhalefet partileri için de geçerlidir.

 

İttifaklar: Seçim Matematiği, İlkesizlik ve Kısa Vadecilik

Son yıllarda siyasi partiler, ilkeler etrafında değil, anket sonuçları ve seçim barajı kaygıları etrafında ittifaklar kurmaktadır. Cumhur ve Millet İttifakları’nın ideolojik tutarlılığı sorgulanabilir. Dün birbirine “vatan haini” diyen aktörler, bugün “demokrasi mücadelesi” kisvesiyle kol kola yürüyebilmektedir. Seçmen açısından bu durum, siyaset kurumuna olan güveni daha da zedelemekte, “hepsi aynı” algısını derinleştirmektedir.

 

AKP Dönemi: Devletleşen Parti, Partileşen Devlet

AKP iktidarı, Türkiye siyasetinde yeni bir dönemin değil, var olan kokuşmuş yapının daha sistematik hale gelmesinin örneğidir. Devletin tüm kurumları partiye entegre edilmiş, yargıdan eğitime kadar birçok alan siyasal ajandaya göre dizayn edilmiştir. Bu süreçte muhalefet partileri ise çoğunlukla edilgen, reaktif ve stratejisiz kalmış, halkla sağlıklı bir bağ kurmakta zorlanmıştır.

 

Yeni Partiler: Eskinin Kopyası mı, Gerçek Alternatif mi?

Son yıllarda kurulan DEVA, Gelecek, Memleket gibi partiler, AKP’den ya da CHP’den kopan isimlerin girişimleriyle ortaya çıkmıştır. Ancak bu partilerin çoğu, geçmişin bagajlarını sırtlarında taşıyarak siyaset yapmaya çalışmaktadır. Topluma yeni bir hikâye sunmakta yetersiz kalan bu partiler, kısa sürede tabela partisi olma tehlikesiyle karşı karşıyadır.

 

Toplumsal Taban ve Seçmenin Tavrı

Türkiye’de seçmen davranışı da partilerin çürümüş yapılarından bağımsız değildir. Kimlikler üzerinden oy verme eğilimi, partilerin politika üretme mecburiyetini ortadan kaldırmaktadır. “Bizimkiler kazansın” anlayışı, “doğru olan ne” sorusunu bastırmaktadır. Bu döngü kırılmadıkça, siyasi partiler de toplumun önünü açmak yerine, onu daha da geriye çeken yapılar olmaya devam edecektir.

 

Sonuç Yerine: Umut Var mı?

Türkiye’de siyasetin yeniden inşa edilebilmesi için, lider odaklı değil kadro odaklı, tepeden inmeci değil tabanla kurulan, hamasi değil rasyonel söylemler geliştiren partilere ihtiyaç var. Ancak mevcut yapılar bu dönüşümü kendi içinden başlatmak yerine, krizlerden nemalanarak ömrünü uzatmayı tercih ediyor. Siyasi partiler, ya toplumla yeniden sahici bir bağ kurmayı öğrenecek ya da zamanla yerini başka örgütlenme biçimlerine bırakacak. Bunun için de partilerdeki yönetici kişilerin temiz Türklerden seçilmesi, tabii bunun için de temiz Türklerin üye olması çok önemlidir.

Ayrıca seçim kanunu ve siyasi partiler kanunu değiştirilip önseçim zorunlu hale getirilebilir. İnsanları partilerden uzaklaştıran biraz da bu önseçim olmayışıdır. İl başkanı ilçe başkanı partinin yükünü çekiyor ama aday zamanı tepeden aday belirleniyor. Mutlak surette önseçim ya da üyelerle veya yöneticilerle yoklamayı zorunlu hale getirmek lazım.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ