Türkiye’de yaşam savunucularının itirazlarına karşın talan hız kesmiyor
Erzincan İliç’te dokuz işçinin yaşamını yitirdiği maden faciası sonrası “vahşi” altın madenciliği yeniden gündeme geldi.
Her aşaması doğaya zarar veren altın madenciliği için yerli ve yabancı sermaye Türkiye’de de çalışmalarını sürdürüyor. İngiltere, Kanada ve ABD ortaklı şirketler, burada yerli ortaklarıyla birlikte bu madenleri işletiyor. Akın İpek’in FETÖ’den yargılanması üzerine Hazine’ye devredilerek kayyum atanan Koza Altın da altı farklı noktada altın madeni işletiyor.
TEHLİKE SAÇIYOR
Birleşmiş Milletler’in verilerine göre son 30 yılda altın madenlerinin atık barajlarında 70’ten fazla kaza meydana geldi. Erzincan’ın İliç ilçesinde ABD ve Kanada ortaklı Anagold şirketinin faaliyet yürüttüğü Çöpler Altın Madeni’nde geçen şubatta meydana gelen göçükte dokuz emekçi siyanürlü toprağın altında kalarak yaşamını yitirdi. Facia, önlemsizlik ve denetimsizlik sonucu altın madenciliğinin yol açtığı tehlikenin ne kadar büyüyebileceğini bir kez daha gözler önüne serdi. Ancak tek yıkım “kazalarla” yaşanmıyor, vahşi altın madenciliği, çevre ve insan sağlığı için önlememez riskler barındırıyor. TEMA Vakfı’nın 5 Haziran Dünya Çevre Günü kapsamında yaptığı açıklamada, 2012’den bu yana, 410 bin hektarlık orman alanına madencilik, enerji ve diğer kullanımlar için izin verildiği belirtilirken “Vahşi madencilik; ormanlarımızın yanında meralarımız, tarım alanlarımız ve akarsularımız için de ciddi bir tehlike yaratıyor. Bu, yok oluşa giden bir süreç” ifadeleri kullanıldı.
Kazalar sonucunda toprağa ve suya karışan ağır metaller ve siyanür, kanser, kalp yetmezliği ve birçok sağlık problemine neden oluyor.
SİYANÜR TOPRAĞI DA SUYU DA ZEHİRLİYOR!
1 MADEN ARAMA VE SONDAJ
Altın madenciliğinin ilk aşamasında toprak içerisinde bulunan değerli metallerin miktarı belirlenir. “Altın arama” olarak adlandırılan bu işlemle tarım, orman ve mera arazilerinden oluşan alanda sondaj işlemi başlar. Açılan sondaj kuyularıyla toprağın altından örnek alınır. Sondaj noktaları için açılan yollarla birlike binlerce ağaç kesilir ve orman yavaş yavaş parçalanır.
2 PROJELENDİRME SÜRECİ
Kaynağın bulunmasının ardından alanda çalışma yapmak isteyen şirket için projelendirme süreci başlar. Bu aşamada tarım, orman, mera ve su kaynaklarının kullanım izni madenlere devredilir. Şirket onayın ardından arazide işletmek istediği maden için girişimlere başlar.
3 SIYIRMA VE PATLATMA İŞLEMİ
Onay süreçlerinin ardından alanda ilk olarak sıyırma gerçekleştirilir. Bölgedeki ağaçların kesimiyle birlikte üzerinde hâlâ canlıların yaşadığı verimli toprak iş makineleriyle birlikte sıyrılır. Altın madeni, toprak altında sim gibi dağınık bir halde bulunduğu için, işten kârlı çıkmak isteyen şirket, binlerce hektarlık alana ihtiyaç duyar. Sıyırmanın ardından toprağın alt tabaklarına ulaşmak için patlayıcı kullanılır. ANFO tipi patlayıcı ve yemleyici olarak kullanılan dimanitler, yeraltı sularının bulunduğu kanallara zarar verir. Kanallarda oluşan çatlaklar, suyun akışını bozar. Zamanla suda yaşanan azalmanın yanı sıra, toprakta kayma ve yakınındaki evlerde çatlaklar meydana gelir.
Açılan madenle birlikte içerisinde altın bulunmayan toprak, atık alanına taşınır. Atık toprak tepelerinin içerisinde altın bulunmasa da birçok maden yer alır. Bu madenler de havadaki nem oranı ve yağmurla birlikte etkileşime girer. Bu etkileşimle birlikte maden, asitli su akınına neden olur ve yeraltı kaynaklarına karışabilir. Suya karışın ve asit dengesini bozan bu madenler, suyu içilemez hale getirir. Tüm bu işlemler gerçekleştirilirken açılan maden çukurları ve atık tepeleri, bulunduğu coğrafyayı değiştirir.
5 İŞLENMESİ
Altının bulunduğu toprak iş makineleriyle birlikte istif alanına götürülür. Buradaki altın ve toprak ayrıştırmanın bir parçası olan kırıcılara taşınır. Kırıcıların öğütme işlemi sırasında çıkardıkları toz, KOAH ve akciğer kanseri gibi birçok solunum yolu hastalığına neden olur. Daha sonra toprak, alana kurulan bantla birlikte açık liç alanına taşınır. Burada içerisinde siyanür dahil olmak üzere birçok kimyasalı barındıran işlemin öncesinde toprak üzerine membran adı verilen plastik örtü serilir.
Altınlı toprak, kimyasalların bulunduğu karışımla birlikte burada yıkanır. Haftalarca süren işlem sırasında milyonlarca ton su tüketilir. Burada kullanılan siyanür, altını ayırmasının yanı sıra toprağın içerisinde uyuyan sağlığa zararlı metalleri de etkin hale getirir. Bu işlemin ardından siyanür ve metalleri barındıran balçık, barajlara taşınır.
Toprağa serilen ve yıllar içerisinde zarar gören membrandan sızan ağır metal ve kimyasallar ise toprağa karışır. Bunun yanında atık maden barajlarındaki tonlarca atık ise ters bir durumda “patlama” riski taşır. Madenin yapım sürecindek ihmaller, deprem ve taşkın süreçlerinde olası çökmeyle ağır metalleri barındıran balçık toprağa ve suya karışır.
‘ÇED OYUNUYLA’ RANT HESABI
Nahas Madencilik, Tokat Almus’taki Üçgöl köyünde yapmak istediği altın ve bakır madeni için Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’ndan onay aldı. Şirket aldığı bu onayla birlikte orman arazisinde beş hektarlık maden kuracak. Ancak proje dosyasında dikkat çekici olan detay şirketin alanda bin hektarlık ruhsatı varken sadece beş hektarlık alan için izin alması. Bu da akıllara yaşam savunucularının yıllardır karşı çıktığı “ÇED oyununu” getiriyor. Bu yöntemle birlikte şirketler yönetmeliklerdeki açıkları kullanarak 25 hektar altındaki izinleri daha kolay alıyor. Ardından da yine kolay bir yöntem olan kapasite artışıyla birlikte alanlarını büyütüyor.