Bilişsel davranışçı terapi ile madde bağımlılığı tedavisi özet
Bu çalışma, madde bağımlılığı ve bilişsel davranışçı terapinin (BDT) etkinliğini ele almaktadır. Madde bağımlılığının tanımı, nedenleri ve etkileri incelenmiş, bireylerin düşünce, duygu ve davranışları arasındaki etkileşimi temel alan BDT’nin tedavi sürecindeki rolü vurgulanmıştır. BDT’nin gelişimi ve uygulamaları, madde bağımlılığı tedavisindeki önemi ile birlikte ele alınmış, bu tedavi yaklaşımının bağımlılıkla ilişkili nüksü önleme ve yaşam kalitesini artırma potansiyeli vurgulanmıştır.

BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ İLE MADDE BAĞIMLILIĞI TEDAVİSİ
ÖZET
Bu çalışma, madde bağımlılığı ve bilişsel davranışçı terapinin (BDT) etkinliğini ele almaktadır. Madde bağımlılığının tanımı, nedenleri ve etkileri incelenmiş, bireylerin düşünce, duygu ve davranışları arasındaki etkileşimi temel alan BDT’nin tedavi sürecindeki rolü vurgulanmıştır. BDT’nin gelişimi ve uygulamaları, madde bağımlılığı tedavisindeki önemi ile birlikte ele alınmış, bu tedavi yaklaşımının bağımlılıkla ilişkili nüksü önleme ve yaşam kalitesini artırma potansiyeli vurgulanmıştır.
Anahtar Kelimeler: Madde Bağımlılığı, Bilişsel Davranışçı Terapi, Tedavi Yaklaşımları.
ABSTRACT
This study addresses substance addiction and the effectiveness of Cognitive Behavioral Therapy (CBT). It examines the definition, causes, and effects of substance addiction and highlights the role of CBT, which is based on the interaction between an individual’s thoughts, emotions, and behaviors, in the treatment process. The development and applications of CBT, along with its significance in the treatment of substance addiction, are discussed. This treatment approach’s potential to prevent relapse associated with addiction and to enhance quality of life is emphasized.
Keywords: Substance Addiction, Cognitive Behavioral Therapy, Treatment Approaches.
GİRİŞ
Madde bağımlılığı, çağımızın en önemli psikososyal sorunlarından biri olarak karşımıza çıkmakta ve bireysel, ailevi ve toplumsal düzeylerde ciddi etkilere neden olmaktadır. Bu çalışmada, madde bağımlılığı ve onun bilişsel davranışçı terapi (BDT) ile tedavisi üzerine odaklanılmıştır. Madde bağımlılığı, bireylerin kimyasal veya bitkisel maddelere karşı geliştirdikleri kontrol edilemeyen arzular ve bu durumun yol açtığı zihinsel ve davranışsal bozukluklar olarak tanımlanmaktadır. DSM-V ve diğer psikiyatrik kılavuzlar çerçevesinde, madde bağımlılığı bir beyin hastalığı olarak sınıflanmaktadır. Bu bağlamda, bağımlılığın nedenleri, biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel faktörlerin karmaşık etkileşimi olarak incelenmektedir.
BDT’nin madde bağımlılığı tedavisindeki rolü, bu karmaşık etkileşim içinde önemli bir yer tutmaktadır. Bilişsel davranışçı terapi, 20. yüzyılın son çeyreklerinde gelişen ve Aaron T. Beck, Albert Ellis gibi isimlerle özdeşleşen bir psikoterapi yaklaşımıdır. BDT, bireylerin düşünce, duygu ve davranışları arasındaki etkileşime odaklanarak, öğrenme kuramlarından yararlanan bir model sunmaktadır. Bu terapide, bireyin düşünce yapısını ve bilişsel çarpıtmalarını anlamak ve bunları değiştirmek temel amaçtır. Madde bağımlılığı tedavisinde BDT, bireyin problem çözme becerilerini geliştirmekte ve nüks önleme stratejileri geliştirmeye yardımcı olmaktadır.
Türkiye’de madde bağımlılığı ve BDT uygulamaları, özellikle Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü ve Kognitif Davranış Terapileri Derneği’nin çalışmalarıyla önem kazanmıştır. Bu çalışmanın amacı, madde bağımlılığı ve BDT’nin tedavi süreçleri üzerine derinlemesine bir bakış sunmak ve bu konudaki güncel yaklaşımları tartışmaktır. Bu bağlamda, madde bağımlılığının tanımı, nedenleri, etkileri ve bilişsel davranışçı terapi ile tedavi yöntemleri incelenecektir. Böylelikle, madde bağımlılığının karmaşık doğası ve bu sorunu ele almak için bilişsel davranışçı yaklaşımların etkinliği ve önemi vurgulanacaktır.
- MADDE BAĞIMLILIĞI
- Madde Bağımlılığının Tanımı
Madde bağımlılığı, DSM-V tanımlamaları çerçevesinde, beyin fonksiyonlarını etkileyen maddelerin düzenli veya periyodik tüketim ihtiyacı ve bu sürecin yol açtığı davranışsal değişikliklerle karakterize edilen bir beyin hastalığı olarak tanımlanmaktadır. Bu durum, maddenin keyif verici etkilerini arzulama veya madde eksikliğinden kaynaklanan huzursuzluğu önleme amacıyla ortaya çıkmaktadır (Uzbay, 2015; Milhorn, 2018). Bağımlılık, biyolojik, sosyal ve davranışsal boyutları olan, tedavi edilebilir ancak tekrarlayan bir kronik süreç olarak tanımlanmaktadır (Townsend, 2016; Milhorn, 2018).
Bireylerin kimyasal veya bitkisel maddelere karşı kontrol edilemeyen bir arzuya kapıldığı ve bu durumun zamanla patolojik bir zihinsel ve davranışsal duruma dönüştüğü süreç, madde bağımlılığı olarak bilinmektedir. Günümüzde alışveriş, internet, kumar, seks ve yeme-içme gibi farklı alanlarda bağımlılık türleri de tıbbi ve psikolojik müdahale gerektiren durumlar olarak kabul edilmektedir (Köknel, 1998).
Madde bağımlılığında tolerans gelişimi, sürekli kullanım sonucu maddenin etkisinin azalması ve daha fazla madde alma ihtiyacı olarak görülmektedir. Yoksunluk, madde kullanımının bırakılmasından sonra, titreme, terleme, huzursuzluk gibi belirtilerle ortaya çıkan bir durum olarak görülmektedir (Sussman ve ark., 2008; Çam ve Engin, 2014). Bu süreç, kişisel, ailevi ve toplumsal yapıya maddi ve manevi zararlar verebilmektedir (Kalyoncu, 2010).
Bağımlılık yaratan maddeler, reçeteli veya reçetesiz, yasal veya yasadışı birçok maddeyi içerebilir ve bu maddelerin kullanımı, bağımlı bireyde ruhsal ve fiziki bağımlılık gelişimine neden olabilmektedir (Ceyhun ve ark., 2001). Madde kullanım bozuklukları ve maddenin yol açtığı bozukluklar, bağımlılıkla ilişkili iki ana kategoriyi oluşturmakta ve bu bozukluklar çeşitli fiziksel ve zihinsel sağlık sorunlarına yol açabilmektedir (Köroğlu, 2014).
-
- Madde Bağımlılığının Nedenleri
Madde bağımlılığının nedenleri, hem epidemiyolojik hem de etiyolojik açılardan incelendiğinde, biyolojik, psikolojik, sosyal ve kültürel faktörlerin karmaşık bir etkileşimi olarak görülmektedir. Bu karmaşık yapının temelinde, insanın biyopsikososyal bir varlık olması yatmaktadır (Avcı, 2018).
Epidemiyolojik olarak, Türkiye’deki madde kullanım yaygınlığının Avrupa ülkelerine göre daha düşük olduğu gözlemlenmiştir. Lise öğrencileri arasında yasadışı madde kullanımının %1.8 ile %3.6 aralığında olduğu saptanmıştır (Ögel ve ark., 2001). Bu durum, sosyo-ekonomik ve kültürel yapı farklılıkları, aile sistemleri ve dini inançların etkisine bağlanabilmektedir (Bertan ve ark., 2005). Madde bağımlılığının psikolojik etmenleri arasında, kişilik özellikleri, sosyal ilişki kurmada yaşanan zorluklar, problem çözme becerilerinin yetersizliği ve duygusal doyumsuzluk önemli yer tutmaktadır. Çevresel faktörler ise, ekonomik sıkıntılar, işsizlik ve aile ilişkilerindeki problemler olarak belirtilmektedir (Ögel, 2001). Ayrıca, gençlerdeki madde kullanımındaki artışın nedenleri arasında biyolojik yapı (genetik yatkınlık, ebeveyn geçmişi), sosyal etkenler ve duygusal durumlar gösterilmektedir (Kafetzopoulos, 2006).
Madde kullanımı ve bağımlılığı, bireysel ve toplumsal açıdan önemli problemler yaratmaktadır. Cinsiyet açısından madde kullanımı farklılık göstermektedir; kadınlar daha çok boşanmış ve yüksek eğitimli iken, erkeklerde tehlikeli ve zarar verici davranışlar daha yaygın olarak görülmektedir (Evren ve ark., 2003). Türkiye’deki madde kullanımı erkeklerde daha yaygın olup, başlama yaşı ortalama olarak 22.44 olarak belirlenmiştir (Sevinçok ve ark., 2000).
Biyolojik faktörler arasında genetik yatkınlık ve ebeveyn geçmişi gibi öğeler yer almaktadır. Bu, bireylerin madde kullanımına biyolojik bir yatkınlık geliştirebileceği anlamına gelmektedir. Öte yandan, psikolojik faktörler kişilik özellikleri, problem çözme yeteneklerinin yetersizliği ve sosyal ilişkilerdeki zorlukları içermektedir. Örneğin, duygusal doyumsuzluk, bireylerin madde kullanımına başvurmasının temel nedenlerinden birisi olarak gösterilmektedir (Köknel, 1998). Sosyal ve çevresel faktörler de madde bağımlılığının gelişiminde önemli rol oynamaktadır. Ekonomik sıkıntılar, aile ilişkilerindeki problemler ve toplumsal destek eksikliği, bireyleri madde kullanımına yönlendirebilmektedir. Ayrıca, bireylerin yaşadığı çevre ve arkadaş çevresi gibi sosyal dinamikler de bu davranışın temel sebepleri arasında yer almaktadır (Avcı, 2018).
-
- Madde Bağımlılığı Yapan Maddeler
Bağımlılık yapıcı maddelerin sınıflandırılması, maddelerin farmakolojik özelliklerine, psikolojik ve fiziksel bağımlılık potansiyeline ve bağımlılığın yol açtığı kişisel ve toplumsal zararlara göre yapılmaktadır (Uzbay, 2009). Bu maddelerin çoğu psikoaktif özelliklere sahiptir ve zihinsel işlevleri etkilemektedir. En yaygın kullanılan psikoaktif maddeler arasında alkol, nikotin, barbitüratlar, amfetaminler, eroin, ekstazi ve esrar bulunmaktadır.
Sigara: En yaygın bağımlılık yapıcı maddelerden biridir. 1998 yılında dünya genelinde sigara kullanımının 4 milyon ölüme neden olduğu bildirilmiştir. Sigara kullanımı, akciğer kanseri, kalp hastalıkları ve erken yaşta hastalık ve ölümlere neden olmaktadır (Özlü, 2005).
Alkol: Alkol bağımlılığı, Amerika başta olmak üzere birçok ülkede maddi ve manevi yıkımlara yol açan önemli bir psikiyatrik rahatsızlıktır. Alkol bağımlılarının kullanımı azaltmaları veya bırakmaları durumunda stres, terleme, öfke gibi çeşitli tepkiler gösterdikleri bilinmektedir (Volpicelli, 2001; Ögel ve ark., 2003).
Esrar: Hint keneviri bitkisinin yapraklarından elde edilen ve dünya genelinde yaygın olarak kullanılan bir uyuşturucudur. Esrar, öfori ve rahatlama hissi yaratırken, kullanımın kesilmesi durumunda stres, huzursuzluk gibi belirtiler gözlemlenebilmektedir (O’leary ve ark., 2007; Zickler, 2002).
Kokain: Uyarıcı bir etki yarattıktan sonra sinir sistemi üzerindeki uyuşturucu etkisi ile bilinmektedir. Kullanımının sona ermesi ile yoksunluk sendromu ortaya çıkabilir ve bu durum, disfori ve depresyon gibi durumları tetikleyebilmektedir (Köknel, 1998).
Uçucu Maddeler: Özellikle gençler arasında yaygın olarak kullanılmaktadır. Yapıştırıcılar, tiner ve benzin gibi maddeler yüksek dozda kullanıldığında çeşitli psikolojik ve fizyolojik etkiler yaratmaktadır (Vural ve Öğel, 2005; Köroğlu ve ark., 2007).
Halüsinojenler: Kullanıcılarında gerçeğin algısını değiştiren ve bilinç değişikliği yaratan maddelerdir. LSD gibi maddeler çok düşük dozlarda bile etkili olabilmektedir (Köknel, 1998; United States. Commission on Marihuana, & Drug Abuse, 1973).
Ecstasy ve Eroin: Ecstasy, tablet veya kapsül formunda bulunmakta ve kullanımı sonrasında çeşitli fiziksel ve zihinsel etkiler yaratmaktadır (Parrot, 2001). Eroin ise, gevşeme, ağrı hissinin yitimi ve yavaşlayan kalp hızı gibi etkilerle bilinmektedir (Ögel, 2001).
Her bir bağımlılık yapıcı madde, özgün farmakolojik özelliklere sahiptir ve bireylerde farklı biyolojik, psikolojik ve sosyal etkiler yaratmaktadır. Bu maddelerin kullanımı, bağımlılık gelişimi, tedavi süreçleri ve relaps (nüksetme) riskleri açısından dikkatle ele alınması vurgulanmaktadır (Avcı, 2018).
-
- Madde Kullanım Bozukluğunun Tedavisi
Madde kullanım bozukluğunun tedavisinde temel amaç, hastanın sağlıklı bir yaşama ve iyilik haline dönmesini sağlamaktır. Bu süreç, ilaç tedavileri, psikoterapiler ve psikososyal yaklaşımların entegre edilmesi ile gerçekleştirilmektedir. Tedavinin başlıca hedefi, hastanın madde kullanımını ve bağımlılık davranışını bırakarak, bozulmuş sağlığını, uyumunu ve dengesini yeniden kazanmasına yardımcı olmaktır (Morgen, 2017; Uluğ, 2019).
Tedavi sürecinin bileşenlerini ele almak ve sıralamak gerekirse:
- Bilme ve Anlama: Hasta, kendi tedavisinin etkin bir katılımcısı olarak görülmelidir. Hastalığın doğası ve tedavi yöntemlerinin önemi hakkında hastaya bilgi verilerek, psikoeğitim yoluyla tedaviye katılımı artırılmaktadır (Uluğ, 2019).
- Tedaviyi Kabul Etme ve Katılım: Tedavide ilerleme için hastanın tedaviyi kabul etmesi ve iş birliği içinde olması gereklidir. Bu durum, hastanın ve ailesinin motivasyonu ve desteği ile güçlenmektedir.
- Tanı Koyma ve Arındırma (Detoksifikasyon): Arındırma, tedavinin ilk aşamasıdır ve hastanın fiziksel ve ruhsal kesilme belirtilerini etkili bir biçimde yatıştırmak için gereklidir (Öztürk ve Uluşahin, 2014).
- İlaç Tedavileri: Bağımlılığın nörobiyolojik mekanizmalarına yönelik ilaçlar, özellikle aşerme (craving) ve kesilme belirtilerini hafifletmek için kullanılmaktadır. Naltrekson, akamprosat, bupropion ve vareniklin gibi ilaçlar tedavide önemli rol oynamaktadır (Lundgren ve Krull, 2018; Uluğ, 2019).
- Psikoterapiler: Bireysel veya grup terapileri, nüksü önlemek ve kalıcı iyileşme sağlamak amacıyla uygulanmaktadır. Motivasyonel, bilişsel davranışçı ve farkındalık temelli terapiler etkili psikoterapi yöntemleridir (Myers, 2019).
- Eşlik Eden Hastalıkların Tedavisi: Bağımlılıkla birlikte görülen depresyon, anksiyete, bipolar bozukluk gibi psikiyatrik hastalıkların tedavisi, bağımlılık tedavisinin etkinliğini artırmaktadır (Aldemir ve ark, 2018).
- Aile ve Toplum Desteği: Hastanın ailesi ve sosyal çevresinin desteği, tedavi sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Aile eğitimi ve danışmanlığı, iyileşme sürecini desteklemektedir (Kourgiantakis ve ark., 2021).
- Destek Grupları: Kendi kendine yardım ve 12 adımlı programlar gibi gruplar, duygusal destek ve bilgi alışverişi için önemlidir (Kocairi, 2023).
- Bakımın Sürekliliği: Nükslerin önlenmesi ve uzun süreli iyileşme için sürekli bakım ve takip gerekmektedir (Çam ve Engin, 2014).
- Yaşam Biçiminin ve Çevrenin Değiştirilmesi: Hastanın günlük yaşamı ve çevresinde yapılan değişiklikler, iyileşmeyi destekleyici faktörlerdir.
- Bütüncül Tedavi Yaklaşımı: Madde bağımlılığı tedavisinde, hastanın biyolojik, psikolojik, sosyal ve manevi ihtiyaçlarına yönelik bütüncül bir yaklaşım benimsenmelidir (Uluğ, 2019).
Madde kullanım bozukluğunun tedavisi, her bir hastanın ihtiyaçlarına ve durumuna göre bireyselleştirilmeli ve multidisipliner bir yaklaşımla yürütülmelidir. Tedavi süreci, hastanın kendi kendine yardımcı olma becerilerini geliştirme, destekleyici çevreler oluşturma ve sağlıklı yaşam tarzı değişikliklerini benimseme üzerine kurulmalıdır.
- MADDE BAĞIMLILIĞINDA BİLİŞSEL DAVRANIŞÇI TERAPİ
- Bilişsel davranışçı terapi (BDT)
Bilişsel Davranışçı Terapi (BDT), 20. yüzyılın son çeyreklerinde psikoterapide önemli bir dönüşümü temsil etmiştir. 1970 ve 1980’li yıllar, bu alandaki gelişmelerin hız kazandığı bir dönem olarak öne çıkmaktadır. Aaron T. Beck ve Albert Ellis gibi öncülerin etkileriyle şekillenen bu dönem, psikoterapi alanında “bilişsel devrim” olarak adlandırılan bir döneme zemin hazırlamıştır. Teasdale, Beck ve arkadaşları tarafından geliştirilen bilişsel yaklaşım, psikoterapide dönüştürücü bir katkı olarak kabul edilmektedir (Teasdale, 1993).
1980’lerde, Clark, Salkovskis, Scott ve diğer pek çok kuramcının katkılarıyla BDT, daha geniş bir etkinlik alanına yayılmıştır. Başta kişilik bozuklukları ve şizofreni olmak üzere çeşitli patolojilere uygulanabilir hale gelmiştir. Bu dönemde, BDT’nin empirik bulguları ve yaşantıya yakın, klinik odaklı yapısı, teorinin gelişiminde önemli rol oynamıştır. 1980’lerin sonuna doğru, BDT psikoterapi bütünleşmesi açısından önemli bir gelişme göstermiştir. Davranışçı ve bilişsel yaklaşımların entegrasyonuyla, BDT, psikoterapi alanında önemli bir başarıya imza atmıştır. Özellikle İngiltere’de köklü bir davranışçı geçmişe sahip kuramcılar, davranışçılığı ve bilişsel kuramı başarılı bir şekilde birleştirmişlerdir. Başlangıçta depresyon tedavisiyle sınırlı olan BDT, 1980’lerde anksiyete bozuklukları, kişilik bozuklukları, yeme bozuklukları ve psikotik bozukluklar gibi farklı alanlara da yayılmıştır. BDT’nin farklı patolojilerdeki etkinliği, klinik çalışmalarla gösterilmiş ve psikoterapilerin etkisiyle ilgili geleneksel şüpheleri aşmada önemli bir rol oynamıştır (Türkçapar ve Sargın, 2012).
Türkiye’de BDT, ilk olarak Hacettepe Üniversitesi Psikoloji Bölümü tarafından tanıtılmış, daha sonra Kognitif Davranış Terapileri Derneği’nin çalışmaları ile yaygınlaşmıştır. 2010 yılında kurulan Bilişsel Davranışçı Psikoterapiler Derneği (BDPD), bilişsel terapinin standartlarını belirlemekte ve terapistlerin yetkinliklerini belgelendirmekte önemli bir rol oynamıştır. Bilişsel terapinin kurucusu Beck’in yeni gelişmelere ve deneysel verilere verdiği önem, bilişsel terapinin sürekli gelişimini ve yeniliklere açık yapısını desteklemiştir. BDT, temel varsayımlarını korurken yeni gelişmelere uyum sağlayabilen, teknik zenginliği ve ilişkiye dayalı özelliği ile dikkat çeken bir yaklaşım olmuştur (Türkçapar ve Sargın, 2012).
Özellikle madde bağımlılığı tedavisinde kullanılan etkili ve kanıta dayalı bir psikoterapi yaklaşımı olan BTD, bireyin düşünce, duygu ve davranışları arasındaki etkileşimi temel almakta ve öğrenme kuramlarından yararlanmaktadır (Kouimtsidis ve ark., 2007; Beck, 2014). Bilişsel davranışçı yaklaşımın temellerini sıralamak gerekirse:
- Bilişsel Model: Aaron Beck tarafından geliştirilen bilişsel model, bireyin bir olaya verdiği duygusal yanıtın, o olayın nasıl algılandığına bağlı olduğunu öne sürmektedir. Bireylerin çocukluk dönemlerinde edindikleri tecrübeler, inanç sistemlerinin ve düşüncelerin temelini oluşturmaktadır (Beck, 2014).
- Otomatik Düşünceler ve Şemalar: Otomatik düşünceler, bireyin farkında olmadan yaşadığı ve duygusal sıkıntıya neden olan düşüncelerden oluşmaktadır. Şemalar ise, dünyayı ve yaşananları anlamlandırmada kullanılan içsel yapılar olarak tanımlanmaktadır. Bu yapılar, bireyin temel inançlarını ve ara inançlarını (tutumlar, kurallar ve varsayımlar) içermektedir (Türkçapar, 2019).
- Bilişsel Çarpıtmalar: Bilişsel çarpıtmalar, bireyin gerçekliği yanlış yorumlaması sonucu ortaya çıkmakta ve psikopatolojiye yol açabilmektedir. Bunlar arasında keyfi çıkarsama, seçici soyutlama, aşırı genelleme gibi birçok çarpıtma türü bulunmaktadır (Beck, 2014).
BDT, madde bağımlılığı tedavisinde bireyin problem çözme becerilerini geliştirmekte ve yaşam kalitesini artırmaktadır. Terapide aşağıdaki adımlar izlenmektedir:
- Bilişsel Yapının Değerlendirilmesi: Bireyin otomatik düşünceleri, ara inançları ve temel inançları değerlendirilmektedir.
- Bilişsel Çarpıtmaların Belirlenmesi ve Düzeltilmesi: Bireyin yanlış veya işlevsiz düşünce kalıplarını tanımlaması ve bunları daha gerçekçi ve işlevsel düşüncelerle değiştirmesi teşvik edilmektedir.
- Davranışsal Teknikler: BDT, davranışsal değişiklikleri teşvik etmektedir. Bunlar arasında maruz bırakma, rahatlama teknikleri ve ödül sistemi gibi yöntemler yer almaktadır.
- Problem Çözme ve Karar Verme Becerilerinin Geliştirilmesi: Bireyin karşılaştığı sorunlara daha etkili ve sağlıklı çözümler bulmasına yardımcı olunmaktadır.
- Nüks Önleme: Bireyin madde kullanımını tetikleyebilecek durumları tanıması ve bu durumlarla başa çıkma stratejilerini geliştirmesi sağlanmaktadır.
BDT, madde bağımlılığı tedavisinde bireyin kendi kendine yardımcı olma yeteneklerini artırmayı hedeflemektedir. Bu terapi, bireyin madde kullanımına yol açan düşünce ve inançlarını değiştirerek daha sağlıklı davranışlar geliştirmesine yardımcı olmaktadır (Lopes ve ark., 2021).
Bu yaklaşımlarda, danışanın oturum sırasında ve sonrasında aktif bir rol alması ve ödevler aracılığıyla sorumluluk üstlenmesi gerekmektedir. Tedavide kullanılan bilişsel ve davranışçı stratejiler, danışanın iç konuşmalarını ve davranışlarını yeniden yapılandırmayı amaçlamaktadır (Ergene, 2015). Bilişsel davranışçı yaklaşımların temelinde, bireyin düşünce süreçlerini değiştirerek duygusal ve davranışsal değişimler yaratmak yatmaktadır. Terapi, bireyin işlevsel olmayan, uygunsuz ve mantıksız bilişlerini tanımlamasına ve bunları daha gerçekçi ve işlevsel düşüncelerle değiştirmesine yardımcı olmaktadır.
-
- Madde Bağımlılığında Bilişsel Davranışçı Terapiye Bakış
Madde kullanım bozukluklarının tedavisinde BDT, bireyin madde kullanımını sağlıksız öğrenilmiş bir davranış olarak ele almaktadır. Bu yaklaşımda, madde kullanımı, olumlu pekiştiricilerle desteklenen bir davranış olarak görülmektedir. Klasik ve operant öğrenme teorilerine göre, bireyler madde kullanımını pozitif duygularla ilişkilendirerek bu davranışı pekiştirmektedirler (Lopes ve ark., 2021; Liese ve Beck, 2022). Madde kullanımı sırasındaki çevresel uyaranlar (örneğin, duygular, kokular), kişinin madde kullanma dürtüsünü tetikleyebilmektedir (Lundgren ve Krull, 2018). Bu süreçte, madde kullanımı sıklıkla rahatlama, haz ve hızlı tatmin gibi olumlu duygularla bağdaştırılmakta, bu da kullanımın pekişmesine ve sıklaşmasına yol açmaktadır.
BDT’nin kurucularından Aaron Beck, madde bağımlılarının benzer disfonksiyonel inançlara sahip olduğunu belirtmiştir. Bu kurama göre, madde kullanımı bozukluğu olan bireyler genellikle çaresizlik, sevilmeme ve değersizlik gibi temel inançlara sahiptirler. Bu bireyler aynı zamanda, başarısızlık durumunda pes etme, monotonluğa düşük tolerans gibi ara inançlar sergilemektedirler (Lopes ve ark., 2021; Liese ve Beck, 2022). Beck’in modelinde, bağımlılık inançları; beklenti, rahatlama ve izin verici inançlar olarak üç temel disfonksiyonel inanç grubuna ayrılmaktadır. Beklenti inançları, madde kullanımından olumlu sonuçlar bekleme ile ilgilidir; rahatlama inançları, maddenin stresi azaltacağına dair inançları içermektedir; izin verici inançlar ise, kullanımın kontrol altında olduğu yanılgısını barındırmaktadır (Morgen, 2016; Lopes ve ark., 2021; Liese ve Beck, 2022).
Bağımlılık inançları, içsel ve dışsal tetikleyicilerle aktive olabilmektedir. İçsel tetikleyiciler, keyifli anılar veya düşünceler olabilirken, dışsal tetikleyiciler madde kullanımını çağrıştıran yerler, insanlar veya nesneler olabilmektedir. Bu tetikleyicilere maruz kalma, kişinin madde kullanma isteğini ve aşermesini tetikleyebilmektedir (Kouimtsidis ve ark., 2007; Liese ve Beck, 2022). BDT yaklaşımıyla madde kullanım bozukluklarının tedavisinde, bağımlılık davranışıyla ilişkili duygular, temel inançlar, varsayımlar, tutumlar, davranışsal ve bilişsel değişiklik stratejileri, yüksek riskli durumlar ve bu durumlarla başa çıkma stratejileri ele alınmaktadır. Terapi, bağımlılık inançlarını, otomatik düşünceleri ve bağımlılık davranışı ile ilişkili uyumsuz davranışları hedef almaktadır (Kocairi, 2023).
- Bilişsel Davranışçı Terapi ile Madde Bağımlılığının Tedavisi
- Tedavi Yaklaşımları
Madde kullanım bozukluklarının tedavisi, çeşitli faktörlere bağlı olarak değişkenlik göstermektedir. Bu faktörler arasında madde türü, kullanım süresi, bireysel özellikler ve olası karmaşık durumlar bulunmaktadır (Boztaş ve Arısoy, 2010). Etkili tedavi sonuçları için, uygulanan yöntemlerin bütüncül ve tamamlayıcı olması gerekmektedir. Madde kullanımının önlenmesi ve tedavisi konusunda uygulayıcıların oldukça önemli görevleri bulunmaktadır. Bu görevler, bireylerin, ailelerin ve grupların biyopsikososyal olarak desteklenmesini, rehabilitasyonunu ve tekrar madde kullanma eğiliminin önlenmesini içermektedir. Ayrıca, hastalara ve sağlık ekibi üyelerine eğitimler vererek, hemşirelik uygulamalarının bilimsel temellerini güçlendirmektedirler (Bekar, 2014; Kaya ve Şahin, 2013).
İlaç tedavisi, madde kullanım bozukluklarını kısa süreli ve uzun süreli tedavi olarak iki aşamada ele almaktadır. Detoksifikasyon, kısa süreli tedavinin ilk adımıdır ve bağımlı bireyin maddenin etkilerinden arındırılmasını amaçlamaktadır. Bu safhada, madde kullanımına bağlı organ fonksiyon bozulmalarını düzelten antagonist farmakolojik ajanlar ve semptomları hafifleten sedatif psikotroplar kullanılmaktadır. Uzun süreli tedavi, hastanın taburcu edilmesinden sonraki dönemi kapsamaktadır ve tedaviye uyumu sağlamak için devam eden ilaç kullanımını içermektedir (Uğurlu ve ark., 2012).
Bunun dışında bir başka tedavi ise, psikoterapi ile olandır. Psikoterapi, bireylerin madde kullanımını sonlandırmalarına yardımcı olmaktadır. Bireysel, aile ve grup terapileri, bağımlı bireylere içgörü kazandırarak onları desteklemektedir. Özellikle, bilişsel ve davranışçı terapi teknikleri, bağımlılığın üstesinden gelmek kullanılmaktadır. Bu yaklaşımlar, bireylerin ilgi alanlarını değiştirerek ve yeni zevk alma alanları oluşturarak bağımlılığın üstesinden gelmelerine yardımcı olmaktadır (Yıldırım ve Sütcü, 2016).
Rehabilitasyon ve topluma kazandırma süreci, bağımlı bireylerin fiziksel, psikolojik ve sosyal olarak güçlenmelerini, karşılaştıkları zorluklarla mücadele etmelerini ve toplum içindeki imkanlardan yararlanmalarını amaçlamaktadır. Damgalanma ve ayrımcılık, bu bireylerin karşılaştığı yaygın sorunlar arasında gösterilmektedir. Topluma kazandırma süreci, bu bireylerin toplum içindeki ilk adımlarını temsil etmektedir (Polat, 2014).
Psikososyal müdahaleler, işlevsiz düşünce ve davranış biçimlerinin yeniden yapılandırılmasını amaçlamaktadır. Bu müdahaleler, sağlıklı kişilerarası ilişkilerin kurulması, aile içi ve toplumsal ilişkilerin yeniden düzenlenmesi gibi süreçleri kapsamaktadır. Bağımlı bireylerin toplumsal kabulünün yeniden yapılandırılması, yeni ve sağlıklı bir yaşam biçimi kazanımı, bu zorlu sürecin bir parçası olmaktadır (Koca ve Oğuzöncül, 2015; Yaman, 2014).
-
- Bilişsel Davranışçı Model: Madde Bağımlılığında İnanç ve Dürtüsellik
Madde kullanım bozukluklarında, bağımlılık ile bilişsel süreçler arasındaki ilişki derinlemesine incelenmiştir. Maddeye yönelik yanıltıcı inançlar, etkisiz problem çözme ve stres yönetimi yetenekleri ve kişilerarası ilişkilerde güçlükler, bireyleri madde kullanım bozukluklarına ve dürtüsel davranışlara sürükleyebilmektedir. Bu işlevsiz başa çıkma yöntemleri, otomatik düşünce ve inançların bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Madde bağımlıları, maddenin zihinsel ve duygusal süreçlerde yarattığı olumlu etkileri hatırlama eğiliminde olmaktadırlar (Bekar, 2014; Mitcheson ve ark., 2010). Özellikle alkol kullanımı ve bağımlılığın yeniden başlaması üzerine yapılan bir çalışma, bu bağımlılıkların erkeklerde yeniden başlamasında alkol özlemini ve yoksunluk korkusunu içeren inançların önemli bir rol oynadığını belirtmiştir (Mitcheson ve ark., 2010).
BDT, madde bağımlısı bireylerin, örneğin madde kullanımı yapabilecekleri bir arkadaşla karşılaşmaları veya moral bozukluğu tetikleyen bir olay yaşamaları durumunda, geçmişte oluşturdukları maddeye yönelik inançlarının aktifleştiğini savunmaktadır. Bu aktifleşme, kişinin madde kullanma düşüncelerini harekete geçirmekte ve onları madde arama davranışına yönlendirmektedir. Madde kullanım bozukluğu olan çoğu birey, bu dürtülerle mücadele etmekte zorlanmakta ve madde kullanımını kolaylaştıran inanç sistemlerini geliştirmektedirler (Wright ve ark., 1993). Madde kullanımına yönelik otomatik düşünceler, inançlar, madde arama isteği ve bu isteğe bağlı dürtüsel davranışlar, bağımlılığın devamlılığında bir kısır döngü oluşturmaktadır. Bağımlı bireyler çoğu zaman, istemelerine rağmen, bu durumdan kurtulamayacaklarına inanmaktadırlar. Önemli olan, madde kullanıma yol açan işlevsiz düşünce ve inançların sonradan öğrenildiği ve değiştirilebilir olduğunun anlaşılmasını sağlamaktır. Profesyonel birinin rehberliğinde inançlar üzerinde çalışmak, gelecekteki madde kullanım riskini azaltabilmektedir. Beck’in madde kullanım bozukluğuna yönelik geliştirdiği bilişsel davranışçı modeli, bağımlılığın bilişsel tedavisinde önemli bir rol üstlenmektedir (Beck, 2014; Tolfrey ve ark., 2011).
-
- Bilişsel Davranışçı Terapi: Madde Bağımlılığında Grup Terapisi
Grup terapisi, madde bağımlılığının tedavisinde bireysel terapiye alternatif veya tamamlayıcı bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir. Slavson’un (1952) belirttiği üzere, bir grup terapisinin oluşabilmesi için en az üç kişinin bir araya gelmesi gerekmektedir. Grup terapisi, belirli bir amaç için bir araya gelen ve birbirleriyle etkileşimde bulunan üç veya daha fazla kişiden oluşan bir sistem olarak tanımlanabilmektedir. Grup terapisine katılacak danışanların seçimi, bu terapi yöntemine yönelik motivasyonları, var olan sorunlarının değerlendirilmesi, sorumluluk alma kabulü ve değişime olan sürekli isteklerine dayanmaktadır (Yalom ve Crouch, 1990). Grup terapisinin iyileştirici etkileri, grup uyumu, evrensellik, bilgilendirme, umut aşılama, duygusal rahatlama, başkalarına odaklanma, kişilerarası etkileşim becerilerinin öğrenilmesi, model alma yoluyla öğrenme, varoluşsal faktörler, sosyalleşme tekniklerinin geliştirilmesi ve temel aile deneyimlerinin düzeltilmesi gibi faktörlerle desteklenmektedir. Grup terapisinin çeşitleri arasında görev/iş grupları, psikoeğitim ve rehberlik grupları, psikolojik danışma grupları, psikoterapi grupları, destek ve kendine yardım grupları, konsültasyon grupları, eğitim ve etkileşim grupları yer almaktadır. Bu grupların her biri, madde bağımlılığı tedavisinde farklı amaçlar için kullanılabilmekte ve bireylerin iyileşme süreçlerine katkıda bulunabilmektedir (Avcı, 2018).
-
- Madde Bağımlılığı ve Bilişsel Davranışçı Grup Terapisi Araştırmaları
Madde bağımlılığının tedavisinde kullanılan bilişsel davranışçı grup terapileri, çeşitli modeller altında incelenmektedir. Bu modeller, psikoeğitim grupları, beceri geliştirme grupları, bilişsel davranışçı/problem çözme grupları, destek grupları ve kişilerarası süreç grupları olarak sınıflandırılmaktadır. Grupların özellikleri, lider odaklılık, özel grup gündemi, üye çeşitliliği, açık ya da kapalı oluşları ve liderin aktivite seviyesi gibi faktörlerle belirlenmektedir (Avcı, 2018).
Ayrıca, madde bağımlılığı tedavisinde özgülenmiş relaps önleme grupları, toplumsal ve kültürel gruplar ve sanat terapisi veya psikodrama gibi dışavurumcu gruplar olmak üzere üç grup bulunmaktadır. Bu grupların tercihi, amaçlarına bağlı olarak yapılmaktadır. Motivasyonel görüşme veya bilişsel davranışçı terapi temelli açık gruplar, madde bağımlılığı tedavisinde en sık kullanılan grup terapi yöntemleri olarak belirtilmektedir. Klinisyenler, bireyselleştirilmiş, esnek ve ilgi çekici uygulamaların önemini vurgulamışlardır. Uygulanan grup terapisi seanslarının süresi genellikle 60 ila 120 dakika arasında değişmektedir (Wendt, 2015).
Bilişsel davranışçı yaklaşımlara dayalı grup terapileri, madde bağımlılığı tedavisinde belirtileri, relapsı ve anksiyete, depresyon gibi eşlik eden sorunları azaltmada etkili bulunmuştur (Yıldırım ve Sütcü, 2016). Örneğin, sigara bağımlılığının tedavisinde kullanılan, altı saat süren ve ortalama beş oturumdan oluşan AllenCarr Yöntemi, bilişsel müdahalelerle bağımlılıktan kurtulmayı hedeflemiş ve etkili sonuçlar vermiştir (Yeşildal ve ark., 2014). Ayrıca, bilişsel davranışçı terapiye dayalı standart ve kısa grup terapisi uygulamalarının, madde bağımlılarının benlik saygısı üzerinde olumlu etkiler yarattığı tespit edilmiştir (Hussin ve ark., 2014). Madde bağımlılığı tedavilerinde bilişsel davranışçı terapilerin, diğer tedavi yöntemlerine alternatif olarak sunulduğu ve bu yöntemlerin heterojenliği ile yeni tedavi stratejilerinin birleştirilmesinin tedavi başarısını artırdığı sonuçları yer almaktadır (Range ve Marlatt, 2008; McHugh ve ark., 2010).
-
- Akılcı Duygusal Davranışçı Grup Terapisi: Madde Bağımlılığı Araştırmaları
Bilişsel Davranışçı Terapinin bir diğer yaklaşımı olan akılcı duygusal davranışçı terapi (ADDT), A-B-C kuramına dayanmaktadır ve madde bağımlılığı tedavisinde uygulanan etkili bir grup terapi yöntemi olarak uygulanmaktadır. Bu kuramda, A harfi ile temsil edilen hazırlayıcı olaya, B harfi ile temsil edilen bireyin inanç sistemine ve C harfi ile ifade edilen sonuçlara odaklanılmaktadır. Bireyin, bir olaya (A) verdiği tepkiler, inanç sistemi (B) tarafından belirlenmekte ve sonuç (C) oluşturulmaktadır. ADDT, bireyin akılcı ve akılcı olmayan inanç sistemlerini ele alarak, bu ilişkileri sorgulayarak ve yeniden yapılandırarak E aşamasına, yani yeni bir yaşam felsefesi oluşturulmasına yol açmaktadır (Doğan, 1995).
ADDT’nin grup terapisi formatında uygulanması, psikolojik problemler yaratan düşüncelerin değiştirilmesini ve yeniden yapılandırılmasını amaçlamaktadır. Grup ortamında, üyelerin birbirlerini koşulsuz kabul etmeleri sayesinde oluşturulan destekleyici atmosfer, danışanların sorunlarının üstesinden gelmelerine yardımcı olmakta ve grup ortamında öğrenilenlerin günlük yaşama uygulanmasını teşvik etmektedir. Çapri ve Gökçakan’ın (2008) yaptığı bir araştırmada, ADDT yaklaşımıyla yürütülen grup psikolojik danışmanlığının grup üyelerinin problem çözme becerilerini artırmada etkili olduğu bulunmuştur. ADDT’nin tedavi süreci, 13 adımda özetlenebilmektedir. Bu adımlar arasında problemi sorgulama, hedef sorunu tanımlama, C’yi ve A’yı belirleme, B-C arasındaki bağlantıyı öğretme, inançları belirleme, irrasyonel inançları sorgulama, akılcı inançları güçlendirme ve süreci kolaylaştırma yer almaktadır (Avcı, 2018).
ADDT’nin madde kullanımı olan öğrenciler üzerinde davranış değişikliği sağlamada etkili olduğu gösteren araştırmalar bulunmaktadır. Ancak, bazı çalışmalarda madde bağımlılığının tedavisinde ADDT’nin etkililiğine dair güçlü kanıtların olmadığı ve akılcı olmayan inançlar ile madde kullanımı arasındaki ilişkiye odaklanıldığı belirtilmiştir (James, 2010; Terjesen ve ark., 2000).
- SONUÇ
Bu çalışmada ele alınan madde bağımlılığı, günümüz toplumlarının karşı karşıya olduğu en büyük sağlık ve sosyal sorunlardan biri olarak ortaya çıkmaktadır. Madde bağımlılığının çok boyutlu doğası, bu durumun sadece bireysel bir sağlık sorunu olmanın ötesinde, ailevi ve toplumsal düzeyde ciddi etkiler yarattığını göstermektedir. Bu bağlamda, madde bağımlılığının tedavisinde bilişsel davranışçı terapi (BDT) yaklaşımının etkinliği, bu çalışmanın odak noktasını oluşturmuştur. BDT’nin madde bağımlılığı tedavisindeki rolü, bireyin düşünce, duygu ve davranışları arasındaki etkileşimi temel almasıyla önem kazanmaktadır. Bu yaklaşım, bireylerin madde kullanımına yol açan düşünce ve inançlarını değiştirerek, daha sağlıklı davranışlar geliştirmelerine yardımcı olmaktadır. Ayrıca, bu terapi çerçevesinde uygulanan stratejiler, bağımlılıkla ilişkili nüksü önlemede ve bireyin kendi kendine yardımcı olma becerilerini artırmada etkili bulunmuştur.
Türkiye bağlamında BDT uygulamalarının gelişimi, madde bağımlılığı tedavisinde önemli bir aşama olarak değerlendirilmektedir. Bu alandaki klinik çalışmalar ve psikolojik müdahaleler, madde bağımlılığının üstesinden gelme konusunda umut verici sonuçlar sunmaktadır. Ancak, madde bağımlılığının tedavisinde, bireysel, kültürel ve sosyo-ekonomik faktörlerin göz önünde bulundurulması gerektiği de açıkça ortaya konmaktadır. Madde bağımlılığının tedavisinde BDT, bireylerin yaşam kalitelerini iyileştirme ve sağlıklı yaşam biçimlerine geçiş yapma konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu yaklaşım, bireylerin madde kullanımıyla ilişkili düşünce ve davranış kalıplarını değiştirmelerine yardımcı olarak, daha işlevsel ve sağlıklı bir yaşam sürecine katkıda bulunmaktadır. Bu bağlamda, BDT’nin madde bağımlılığı tedavisindeki etkinliği ve önemi, gelecekteki araştırma ve uygulamalar için önemli bir temel oluşturmaktadır.
- KAYNAKÇA
Aldemir, E., Baklacı, U., & Gönül, A. S. (2018). Bir psikiyatri kliniği yataklı birimi hastalarında psikotik bozukluk ve madde kullanım bozuk-luğu birlikteliği: Retrospektif bir çalışma. Klinik Psikiyatri, 21, 148-153.
Avcı, E. (2018). Madde bağımlılığı tedavisi görmüş bireylerde bilişsel davranışçı grup psikoterapisinin relaps eğilimi üzerindeki etkisinin sınanması.
Beck, J. S. (2014). Bilişsel davranışçı terapi: Temelleri ve ötesi. Nobel Akademik Yayıncılık.
Bekar, E. Ö. (2014). Bağımlılık yapıcı madde kullanımı olan hemşireler ve hemşirelik hizmetleri yönetiminin yaklaşımı: bir literatür incelemesi. Sağlık ve Hemşirelik Yönetimi Dergisi, 1(1), 43-47.
Bertan, M., Özcebe, H., Haznedaroğlu, D., Kırcalıoğlu, N., & Bülbül, S. H. (2005, September). The knowledge of adolescent period and the lifestyle of the first year students in universities. In 29th UMEMPS Congress Union of Middle Eastern and Mediterranean Pediatric Societies, Hilton Convention Center (pp. 55-56).
Boztaş, M. H., & Arısoy, Ö. (2010). Uçucu madde bağımlılığı ve tıbbi sonuçları. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 2(4), 516-531.
Ceyhun, B., Oğuztürk, Ö., & Ceyhun, A. G. (2001). Madde kullanma eğilimi ölçeğinin geçerlik ve güvenilirliği. Klinik Psikiyatri, 4(2), 87-93.
Çam, O., & Engin, E. (2014). Ruh sağlığı ve hastalıkları hemşireliği bakım sanatı. İstanbul Tıp Kitabevi.
Çapri, B., & Gokçakan, Z. (2008). AKILCI DUYGUSAL DAVRANIŞ TERAPİSİ (ADDT)’NE DAYALI GRUPLA PSİKOLOJİK DANIŞMANIN ÜNİVERSİTE Ö G; RENCİLERİNİN PROBLEM ÇÖZME BECERİSİ ALGISINA ETKİSİ. Journal of the Cukurova University Institute of Social Sciences, 17(1).
Doğan, S. (1995). Akılcı-duygusal terapi: kuramsal bir inceleme. Turkish Psychological Counseling and Guidance Journal, 2(6), 29-36.
ERGENE, T. (2015). Psikolojik Danışma Psikoterapi Kuram ve Uygulamaları 8 Baskıdan Güncellenmiş Çeviri.
EVREN, E. C., SAATÇİOĞLU, Ö., EVREN, B., YAPICI, A., & ÇAKMAK, D. (2003). Alkol kullanım bozukluğunda cinsiyet farklılığı: Yatan hasta verilerinin incelenmesi. Bağımlılık Dergisi, 4(3), 96-100.
Hussin, H., Alias, N. S. B., Othman, M. H., & Abd Razak, N. (2014). The effects of cognitive behavioural therapy group intervention on self esteem among drug users based on age. Journal of Asian Scientific Research, 4(11), 618.
James, P. (2010). Rational Emotive Behaviour Therapy with Substance Abusing Adolescents. The Rational Emotive Behaviour Therapist, 13(1), 1-35.
Kafetzopoulos, E. (2006). Risk and protective factors in adolescent and youth drug use. Co-operation Group to Combat Drug Abuse and Illicit Trafficking in Drugs (Pompidou Group). Young people and Drugs: Care and Treatment, 41-53.
Kalyoncu, Ö. A. (2010). Plastik düşler. İstanbul: Kapital.
Kaya, Y. E. L. İ. Z., & Şahin, N. E. V. İ. N. (2013). Kadınlarda madde kullanımı ve hemşirenin rolü. Hemşirelikte Eğitim ve Araştırma Dergisi, 10(1), 3-7.
KOCA, B. & Oğuzöncül, A. F. (2015). İnönü Üniversitesi Sağlık Yüksekokulu öğrencilerinin sigara, alkol, madde kullanımı, madde kullanımına etki eden etmenler ve aileden aldıkları sosyal desteğin etkisi. Kocaeli Tıp Dergisi, 4(2), 4-13.
Kocairi, C. (2023). Madde Kullanım Bozukluğunda Bilişsel Davranışçı Yaklaşım Temelli Psikoeğitimin Bağımlılık Profili, Öz Yeterlilik ve Bağımlılık Seyrine Etkisinin İncelenmesi: Randomize Kontrollü Deneysel Çalışma.
Kouimtsidis, C., Davis, P., Reynolds, M., Drummond, C., & Tarrier, N. (2007). Cognitive-behavioural therapy in the treatment of addiction: A treatment planner for clinicians. John Wiley & Sons.
Kourgiantakis, T., Ashcroft, R., Mohamud, F., Fearing, G., & Sanders, J. (2021). Family-focused practices in addictions: A scoping review. Journal of Social Work Practice in the Addictions, 21(1), 18-53.
Köknel, Ö. (1998). Alkol ve madde bağımlılığı. Altın Kitaplar Yayınevi Akdeniz Yayıncılık AŞ, 3-5.
Köroğlu, E. (2014). Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayısal El Kitabı.(DSM-5 Tanı Ölçütleri Başvuru El Kitabı’ndan). Beşinci baskı. Hekimler Yayın Birliği.
Köroğlu, E., Güleç, C., & Şenol, S. (2007). Psikiyatri temel kitabı. Baskı. Ankara: HYB Basım Yayın, 273.
Liese, B. S., & Beck, A. T. (2022). Cognitive-behavioral therapy of addictive disorders. Guilford Publications.
Lopes, F. M., da Luz, W. L., & Bizarro, L. (2021). Cognitive-behavioral therapy in the treatment of substance use disorders. In Psychology of Substance Abuse: Psychotherapy, Clinical Management and Social Intervention (pp. 139-154). Cham: Springer International Publishing.
Lundgren, L., & Krull, I. (2018). Screening, assessment, and treatment of substance use disorders: Evidence-based practices, community and organizational setting in the era of integrated care. Oxford University Press.
Lundgren, L., & Krull, I. (2018). Screening, assessment, and treatment of substance use disorders: Evidence-based practices, community and organizational setting in the era of integrated care. Oxford University Press.
McHugh, R. K., Hearon, B. A., & Otto, M. W. (2010). Cognitive behavioral therapy for substance use disorders. Psychiatric Clinics, 33(3), 511-525.
Milhorn, H. T. (2018). Substance use disorders. A Guide for the Primary Care Provider. Switzerland: Springer International Publishing AG.
Mitcheson, L., Maslin, J., Meynen, T., Morrison, T., Hill, R., & Wanigaratne, S. (2010). Applied cognitive and behavioural approaches to the treatment of addiction: A practical treatment guide. John Wiley & Sons.
Morgen, K. (2016). Substance use disorders and addictions. SAGE Publications.
Myers, B. (2019). Psychotherapy for substance use disorders. In Global Mental Health and Psychotherapy (pp. 241-256). Academic Press.
O’Leary, D. S., Block, R. I., Koeppel, J. A., Schultz, S. K., Magnotta, V. A., Ponto, L. B., … & Hichwa, R. D. (2007). Effects of smoking marijuana on focal attention and brain blood flow. Human Psychopharmacology: Clinical and Experimental, 22(3), 135-148.
Ögel, K. (2001). Madde bağımlılığını önleme: anne, baba ve öğretmenler için bir kılavuz. IQ Kültür Sanat Yayıncılık.
Ögel, K., Tamar, D., Evren, C., & Çakmak, D. (2001). Lise gençleri arasında sigara, alkol ve madde kullanım yaygınlığı. Türk Psikiyatri Dergisi, 12(1), 47-52.
Ögel, K., Taner, S., Yılmazçetin, C., Tamar, D., Tamar, M., & Erol, B. (2003). Ergenlerde madde kullanım bozukluklarına yaklaşım kılavuzu. IQ Kültür Sanat Yayıncılık.
Özlü, T. (2005). Madem Zararlı, Sen Neden İçiyorsun?. Sigara ve Gençlik. Çoluk Çocuk, 47(8), 16-19.
Öztürk, M. O., & Uluşahin, A. (2014). Ruh sağlığı ve bozuklukları. Nobel Tıp Kitabevleri.
Parrott, A. C. (2001). Human psychopharmacology of Ecstasy (MDMA): a review of 15 years of empirical research. Human Psychopharmacology: Clinical and Experimental, 16(8), 557-577.
Polat, G. (2014). Madde bağımlılığı tedavisinde sosyal hizmet mesleği. Okmeydanı Tıp Dergisi, 30(2), 143-148.
Rangé, B. P., & Marlatt, G. A. (2008). Cognitive-behavioral therapy for alcohol and drug use disorders. Brazilian Journal of Psychiatry, 30, s88-s95.
Sevinçok, L., Küçükardalı, Y., Dereboy, Ç., & Dereboy, F. (2000). Substance Use Among a Group of Young Males: Sociodemographic Features and Psychiatric Diagnoses. Turkish Journal of Psychiatry, 11(1), 40-48.
Slavson, S. R. (1952). Some Problems in Group Psychotherapy as Seen by Private Practitioners. International Journal of Group Psychotherapy, 2, 54.
Sussman, S., Skara, S. ve Ames, SL (2008). Ergenler arasında madde kullanımı. Madde kullanımı ve kötüye kullanımı , 43 (12-13), 1802-1828.
Teasdale, J. D. (1993). Emotion and two kinds of meaning: Cognitive therapy and applied cognitive science. Behaviour research and therapy, 31(4), 339-354.
Terjesen, M. D., DiGiuseppe, R., & Gruner, P. (2000). A review of REBT research in alcohol abuse treatment. Journal of rational-emotive and cognitive-behavior therapy, 18, 165-179.
Tolfrey, M., Fox, S., & Jeffcote, N. (2011). Beliefs about substance use and the attribution of blame for offending. Journal of Forensic Psychiatry & Psychology, 22(2), 266-277.
Townsend, M. C. (2016). Ruh sağlığı ve psikiyatri hemşireliğinin temelleri: kanıta dayalı uygulama bakım kavramları. Akademisyen Kitabevi.
Türkçapar, H. (2019). Bilişsel Davranışçı Terapi: Temel İlkeler Ve Uygulamalar. İstanbul, epsilon.
Türkçapar, M. H., & Sargın, A. E. (2012). Bilişsel davranışçı psikoterapiler: tarihçe ve gelişim. Bilişsel Davranışçı Psikoterapi ve Araştırmalar Dergisi, 1(1), 7-14.
Uğurlu, T. T., Şengül, C. B., & Şengül, C. (2012). Bağımlılık psikofarmakolojisi. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(1), 37-50.
Uluğ, B. D. (2019). Bağımlılık tedavisine genel bir bakış. Bağımlılık tanı, tedavi, önleme, 343-349.
United States. Commission on Marihuana, & Drug Abuse. (1973). Drug Use in America: Problem in Perspective (Vol. 3). Superintendent of Documents, US GovernmentPrint. Office.
UZBAY, İ. T. (2009). Madde Bağimliliğinin Tarihçesi, Tanimi, Genel Bilgiler Ve Bağimlilik Yapan Maddeler. Meslek İçi Sürekli Eğitim Dergisi, 5-15.
Uzbay, İ. T. (2015). Madde bağımlılığı: Tüm boyutlarıyla bağımlılık ve bağımlılık yapan maddeler. İstanbul Tıp Kitabevi.
Volpicelli, J. R. (2001). Alcohol abuse and alcoholism: an overview. Journal of Clinical Psychiatry, 62, 4-10.
Vural, M., & Öğel, K. (2005). Uçucu maddelerin kalp üzerine etkileri. Journal of Dependence, 6(3), 142-146.
Wendt, D. C. (2015). Mixed-methods exploration of group therapy for substance use disorders: Prospects for evidence-based practice (Doctoral dissertation, University of Michigan).
Wright, F. D., Beck, A. T., Newman, C. F., & Liese, B. S. (1993). Cognitive therapy of substance abuse: theoretical rationale. NIDA research monograph, 137, 123-123.
Yalom, I. D., & Crouch, E. C. (1990). The theory and practice of group psychotherapy. The British Journal of Psychiatry, 157(2), 304-306.
Yaman, Ö. M. (2014). Uyuşturucu madde bağımlısı gençlerin aile içi ilişkilere yönelik görüşleri: Esenler-Bağcılar örneği. Addicta: The Turkish Journal on Addictions, 1(1), 99-132.
Yeşildal, A., Oğuz, G., Güven, M., Sungur, M. Z., & Üstünuçar, İ. (2014). Sigara bağımlılığı tedavisinde bilişsel davranışçı grup terapisi. Bağımlılık Dergisi, 15(2), 76-84.
Yıldırım, Z. E., & Sütcü, S. T. (2016). Madde ile ilişkili bozuklukların tedavisinde bilişsel davranışçı grup terapisi etkililiği: sistematik bir gözden geçirme. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 8(1), 108-128.
Zickler, P. (2002). Study demonstrates that marijuana smokers experience significant withdrawal. Nida Notes, 17(3).