‘Irak’ın kuzeyinde de benzer bir süreç yaşandı. Şimdi Milli Savunma Bakanı, PKK yerine SDG diyor’
Gazeteci ve dış politika yazarı Mehmet Ali Güller’e göre SDG, federasyon vurgusunu artırdı. ABD ve İsrail’in Şam’ı zayıflatmak için Dürzilere ve Kürtlere odaklandığını kaydeden Güller, ayrıca yaptırımlar ile Ahmet eş-Şera’nın kıskaca alındığını ve taviz vermeye zorlandığını belirtti.

Suriye Kürtleri Ulusal Konseyi (ENKS) ve Türkiye tarafından terör örgütü PKK’nın Suriye kolu olarak tanımlanan Demokratik Birlik Partisi (PYD) öncülüğünde Kürt siyasi grupları, 26 Nisan’da Kamışlı’da toplandı. Yaklaşık 400 temsilcinin katıldığı konferansa, Türkiye’den, Amerika’dan ve Avrupa’dan gözlemciler de katıldı. Türkiye’den ayrıca DEM Parti temsilcileri de konferansa katıldı.
Iraklı Kürt liderler ve diğer Kürt temsilcileri de konferansta yer aldı.
AFP’ye konuşan PYD elebaşlarından Eldar Halil, Suriye’deki Kürt partilerinin, Beşar Esad’ın devrilmesinin ardından ülkenin geleceği için ortak bir vizyon sunmayı amaçladıklarını söyledi. Halil, Kürtler ülkenin önemli bir bileşeni olduğu için “Suriye’nin geleceği için bir çözüm ve proje önerisi sunmaları gerekir” dedi. Halil, federalizm konusunun “masadaki önerilerden biri” olduğunu da sözlerine ekleyerek, Türkiye’nin ve Şam’daki geçici hükümetin “üniter yapı” kırmızı çizgisine adeta meydan okudu.
Yine Türkiye tarafından terör örgütü elebaşı olarak tanımlanan ve kırmızı kod ile aranan Şahin Cilo kod adlı Mazlum Abdi, konferansın “bölücü” nitelikte olmadığını iddia etti ve “adem-i merkeziyetçilik” vurgusu yaptı.
Konferansın sonuç bildirisinde, Suriye’deki Kürtlerin haklarının anayasal olarak tanınması için Şam ile müzakere etmek üzere ortak bir Kürt heyetinin oluşturulması kararı alındığı belirtildi.
Diğer taraftan sonuç bildirgesinde, Suriye’nin üniter yapısına aykırı ifadelere yer verildi. Özellikle Kürtçenin Suriye’de resmi dil olarak tanımlanması talebi dikkat çekti. Bildiride ayrıca Kürtçenin, Arapça ile birlikte Suriye’nin resmi dili olarak tanınması talep edildi.
Öte yandan Şam yönetimi ile Dürziler arasında çatışmalar tekrar alevlendi. Suriye güvenlik güçleri ile Dürziler arasında silahlı çatışmalarda çok sayıda ölü ve yaralı olduğu ifade edildi.
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, “Tanrı’nın yardımı ve şu anda savaşmaya devam eden silah arkadaşlarınızın cesareti ile Suriye parçalandığında, Hizbullah ağır bir yenilgiye uğradığında, İran’ın nükleer tehdidi ortadan kaldırıldığında, Gazze Hamas’tan temizlendiğinde ve yüz binlerce Gazzeli diğer ülkelere göç ettiğinde bu kampanyayı sona erdireceğiz” dedi.
İsrail kaynakları, İsrail ordusunun gerektiği takdirde “Şam’a girmeye hazır olduğunu” açıklayarak işgali Suriye başkentine kadar genişletme tehdidinde bulundu.
Suriye’de 8 Aralık 2024’te Beşar Esad’ın devrilmesiyle oluşan tabloda gelinen son noktayı, Kamışlı’daki Kürt konferansını, İsrail’in işgalini genişletme adımlarını, ABD-İsrail-SDG ittifakını ve Türkiye’nin konumunu, gazeteci ve dış politika yazarı Mehmet Ali Güller ile konuştuk.
‘Esad’ın devrilmesi en çok İsrail ve ABD’nin işine yaradı’
Mehmet Ali Güller’e göre 8 Aralık’ta Şam’da Beşar Esad yönetiminin devrilmesi ve HTŞ öncülüğünde geçici hükümet kurulması, en çok ABD ve İsrail’in işine yaradı:
‘Ahmet eş-Şera İsrail’i tanırsa, Filistin davası büyük bir darbe alacak’
Mehmet Ali Güller’e göre “Beşar Esad, İsrail’e karşı koymuyordu” söylemleri gerçeği yansıtmıyor. İsrail’in hava gücü ile 2024 Kasım ayının sonunda başlayan Heyet Tahrir el-Şam (HTŞ) kalkışmasına destek verdiğini ve Esad’a desteğe gelen İran güçlerini vurduğunu aktaran Güller, Ahmet eş-Şera yönetiminin İsrail ile normalleşme sinyallerini işaret etti. Güller’e göre Şam’ın İsrail’i resmen tanıması durumunda Filistin davası ciddi bir darbe alacak:
‘Şam-SDG anlaşmasında federasyon amacı ve PYD’nin Suriye devletine ortak olması açıkça görülüyordu’
İsrail’in Suriye’de kendisini garanti altına almak için Dürziler ile komşu olmak istediğini ve HTŞ’yi sınırından uzak tutmak istediğini ifade eden Mehmet Ali Güller’e göre, İsrail’in Şam yönetimini zayıflatmak için izlediği paralel yol ise Suriye’nin kuzeydoğusunda federatif bir Kürt oluşumunu desteklemek. Güller ayrıca Ahmet eş-Şera ve Mazlum Abdi arasındaki anlaşmanın da SDG/PYD’nin federatif emellerini vurguladığını kaydetti:
“İsrail açısından şöyle bir durum var: Suriye’deki HTŞ kendilerini ne kadar tanırsa tanısın, Şam başka bir yapıya dönüşebilir gelecekte. Durumu garantiye almak istiyorlar. Esas olarak İsrail’in bir Arap bölgesiyle değil, federal bir Suriye içerisinde Dürzi bölgesiyle komşu olmasını planlıyorlar. Siyasal İslamcılar yerine Dürziler ile komşu olmak istiyorlar. Bu bölgeyi de bu yüzden işgal ettiler. Lübnan ile Suriye’nin güneyinde Dürzi hattı inşasına uğraşıyorlar. Aynı şekilde Kürtleri de destekleyerek Federal Suriye içerisinde Kürt bölgesi oluşmasını sağlayarak, daha zayıf bir Arap cumhuriyeti oluşmasını istiyorlar. Daha zayıf bir Arap bölgesi, Suriye içerisinde İsrail’e daha az tehdit oluşturabilir diye hesaplıyorlar. Bu işin bir de Kürtler yönü var tabii. Orada da Colani ile Mazlum Abdi’nin bir anlaşması vardı. O tek sayfalık, 12 maddelik anlaşmanın genel bir çerçeve olduğu, içeriğinin doldurulmadığı ortadaydı. Bunu Türk kamuoyunda, Öcalan’ın çağrısı sonrası tarafların silah bıraktığı, PYD’nin lağvedileceği şeklinde lanse ettiler. Halbuki o 12 maddede PYD’nin Suriye devletine ortak olması yönü vardı. Askeri koluyla devlete ortak olacaktı. İkincisi, sanki federal Suriye’den vazgeçilmiş, özerklikten vazgeçilmiş gibi sunmaya çalıştılar bu anlaşmayı.
Halbuki o anlaşmadaki maddelerden birinde, Kürtlerin haklarının anayasaya yazılması gibi bir durum var. Bir anayasada ‘Kürtlerin hakkı’ diye bir şey koyarsanız, başka etnik grupların da haklarını yazmak zorundasınız. Orada Türkmenler, Ermeniler, Süryaniler de var. Bunu anayasaya yazarsanız o zaman federal anayasa olmak zorunda olacak. Anayasaya başka bir etnik grubun ismi yazıldığı anda o anayasa bir federal anayasa olacaktır. Dolayısıyla o 12 maddelik çerçeve, ABD’nin adım adım işlediği planın bir aşamasıydı. Amerika, Suriye’nin kuzeydoğusundaki Kürtlerin tek bir otoritede birleşmesini istiyor. Orada Barzanilerin kolu niteliğinde ENKS var. PYD ile ENKS’nin ayrı ayrı baş çekmesinin ikililik yaratacağı, Şam’a karşı özerklik ve federal anayasa tartışmalarında Kürtlerin elini zayıflatacağını düşündüler. ABD bu yüzden bu iki yapının ortak tutum almasını istiyordu. Geçen günlerde de işte iki örgüt ortak tutum konferansı düzenledi. Bu ortak tutum konferansı son tahlilde Şam ile müzakere için düzenlendi. Şam ile federalizm, özerklik vs. müzakere edilecek. Bu amaçla ortak güç oluşturdular. Sonuç bildirgesinde ‘adem-i merkeziyetçilik’ vurgusu var. Yani federal Suriye. Adem-i merkeziyetçilik, otonominin ve merkezi üniter yapının olmadığı federasyonu işaret eden bir açıklama. Diğer açıklamada ne var? Kürtlerin anayasal haklarının anayasaya yazılması. Bu da federal Suriye’ye çıkan yöndür. Bu konferans, Türkiye’den de takip edildi. DEM, DBP gibi partiler konferansa katıldı. Konferansa Kuzey Kırak’tan KDP yani Barzani’nin örgütü katıldı. Ayrıca Suriye, Irak, İran, Türkiye’deki Kürtleri bir araya getiren bir durum yaratıldı.”
‘Irak’ın kuzeyinde de benzer bir süreç yaşandı. Şimdi Milli Savunma Bakanı, PKK yerine SDG diyor’
Fırat’ın doğusunda özerk bir yapının Türkiye tarafından kabul edilip edilmeyeceği sorusunu yanıtlayan Güller, Kuzey Irak’taki süreci hatırlattı. Türkiye’nin “kırmızı çizgi” dediği Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ni daha sonra tanıdığını ve resmen ilişki kurduğunu vurgulayan Güller’e göre, Suriye’nin kuzedoğusundaki yapı için PKK/YPG söyleminden kopulması ve SDG ifadesinin bakanlık düzeyinde kullanılması, yeni bir kabullenmeyi işaret ediyor olabilir:
‘Kürtler ve Dürziler, ABD ve İsrail’in sonraki çıkarları için kurşun asker yapılır’
Ortadoğu’da bölgesel bir barışın ABD-İsrail tarafından kışkırtılan etnik bölücülük ve çatışmalar ile sağlanamayacağının altını çizen Mehmet Ali Güller, ABD ve İsrail ile ittifak yapan etnik yapıların gelecekte başka meselelerde kurşun asker muamelesi göreceğini belirtti:
‘ABD ve İngiltere, Suriye’den taviz koparmak için yaptırımları kullanıyor’
Batı’nın yaptırımları birer emperyalist silah olarak kullanarak Suriye’den taviz kopardığını ifade eden Güller, şu ifadeleri kaydetti: