Internet Gazete ATAK Ajans Internet Yayıncılık LLC kuruluşudur -
$ DOLAR → Alış: 39,23 / Satış: 39,38
€ EURO → Alış: 45,21 / Satış: 45,39

“Sevr Antlaşması” ve PKK’nın karın ağrısı “Lozan Antlaşması” gerçeği!

Seyfullah ÇİÇEK
Seyfullah ÇİÇEK
  • 15.05.2025
  • 128 kez okundu

                Efendim, malum olduğu üzere kanlı terör örgütü PKK, Türkiye Cumhuriyeti’nin tapu senedi anlamına gelen “Lozan Antlaşması” ve 1924 Anayasa’sı ile ilgili karın ağrılarını dile getiren zehir zemberek açıklamalar yaparak sözüm ona kendini feshetti.

Tabi, yersek!

Peki, nedir “Lozan Antlaşması”?

Milletimizin yarısından fazlasının iki satır kitap, gazete, dergi okumadığı, düşünmediği, irdelemediği, araştırmadığı, soruşturmadığı malum.

Onlara ne anlatırsanız anlatın, ne söylerseniz söyleyin, isterseniz gözlerinin içine kapı gibi belgeler sokun, ı-ıh, bir kulaklarından girer, öbüründen çıkar.

Çünkü onlar adına düşünen, karar veren “Tek bir kişi” vardır.

“O” ne derse, o doğrudur!

Tatmin olurlar ya da olmazlar, biz yine de basit cümlelerle SEVR ve LOZAN’ı mümkün mertebe özetin de özeti halinde anlatmaya çalışalım.

***

SEVR ÖNCESİ

Birinci Dünya Harbi’nden yenik çıkan  Almanlar’ın safında yer alan Osmanlı İmparatorluğu da yenik sayılır.

30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi (Ateşkes) imzalanır. Bu antlaşma aynı zamanda, Osmanlı İmparatorluğu’nun fiilen sona ermesidir.

***

SEVR ANTLAŞMASI

SEVR”i çok iyi anlayabilmek için, “Şark Meselesi” (Doğu Sorunu)’ ni çok iyi bilmemiz gerekir.

Nedir “Şark Meselesi”?

Başını İngiltere ve Fransa’nın çektiği emperyalist ülkelerin amacı;  Türkler’i önce Avrupa ve Balkanlar’dan,  sonra da Anadolu’dan atıp, eski yurtları olan Ortaasya’ya sürmekti.

I.Dünya Savaşı’na kadar Türkler zaten Avrupa’dan ve Balkanlar’dan atılmıştı.

Geriye ne kalmıştı?

Anadolu!

Emperyalist ülkeler, 10 Ağustos 1920 tarihinde Osmanlı İmparatorluğu’na son vatan toprakları olan Anadolu’nun da elden çıkması anlamına gelen Sevr Antlaşması’nı dayattılar.

161 sayfa ve 433 maddeden oluşan bu antlaşma bir bakıma “Türkler’in İdam Fermanı” anlamına geliyordu.

İşte bu “İdam Fermanı”na, Osmanlı Padişahı Vahdettin adına hiç yüksünmeden imzasını atan da Osmanlı Sadrazamı (Başbakanı) Damat Ferit Paşa’dır.

Bu “İdam Fermanı”nın sadece birkaç satırına değinelim, ne demek istediğimizi daha iyi anlarsınız.

*“Padişahlık” ünvanı üzerinden alınacak olan Vahdettin, sadece Müslümanlar’ın Halifesi sıfatıyla İstanbul’da bırakılacaktı.

*Anadolu’dan ibaret son vatan parçası Osmanlı toprakları; İngilizler, Fransızlar ve İtalyanlar tarafından nüfuz bölgelerine ayrılmıştı.(Nitekim çok geçmeden kendilerine ayrılan yerleri işgal ettiler)

*İstanbul, Osmanlı’dan koparılıp uluslararası bir statüye kavuşturulacaktı.

*İzmir ve civarı Yunanistan’a bırakılacaktı.

*Yetmedi, Doğu Anadolu’da bir Ermenistan, Güney Doğu Anadolu’da bir Kürdistan kurulacaktı.

Bize ne kalıyordu?

İç Anadolu’ya sıkışmış üç-beş vilayetten oluşan küçük bir toprak parçası!

***

LOZAN ANTLAŞMASI

“Sevr”  ne kadar Osmanlı’nın “İdam Fermanı” ise…

“Lozan” da, “Türkiye Cumhuriyeti’nin tapusu”dur!

“Sevr”de Osmanlı İmparatorluğu’nun, dolayısıyla da Padişahı Vahdettin’in verdiklerini…

“Lozan”da TBMM Başkanı ve Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğindeki Türk Milleti söke söke geri almıştır.

Nasıl mı almıştır, onu da anlatalım.

Emperyalist ülkeler, Kurtuluş Savaşı’ndaki kuyruk acılarını, hiç olmazsa diplomasi masasında dindirmeyi düşünüyorlardı.  Bu nedenle Lozan’a, ne koparırlarsa kardır mantığıyla bakıyorlardı.

Onlar bu düşüncelerini gerçekleştirmek için sinsi planlar yaparken, biz de son vatan toprağını masa başında kaybetmemenin hesaplarını yapıyorduk.

Bu duygu ve düşüncelerle, 20 Kasım 1922 tarihinde İsviçre’nin Lozan (Lausanne) kentinde görüşmelere başlanmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hükümeti’ni, Dışişleri Bakanı sıfatıyla Garp Cephesi Komutanı İsmet Paşa (İnönü) başkanlığındaki bir heyet temsil ediyordu.

Emperyalist devletlerin ısrarla Sevr’in biraz daha iyileştirilmiş taslağını dayatması karşısında daha fazla dayanamayan İsmet İnönü, Atatürk’ün de onayını alarak konferansı terk edip, 30 Ocak 1923 tarihinde Ankara’ya döndü.

Bu sırada İstanbul’da, Boğazlar’da ve İzmir’de İngiliz ve Fransız savaş gemileri vardı. Sinirler iyice gerilmişti. Nitekim iki defa savaşın eşiğinden dönüldü.

Daha sonra sağduyu galip gelince, konferans 23 Nisan 1923 tarihinde kaldığı yerden yeniden başladı.

Kıran kırana pazarlıklar sonucu Musul hariç, Misak-ı Milli sınırları kabul edilerek, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan Barış Antlaşması imzalandı.

Sonuç olarak;

Padişah Vahdettin’in SEVR’le verdiği vatan topraklarını…

Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları; cephede kazandıkları zaferi, LOZAN’da diplomasi  zaferiyle taçlandırarak geri aldı.

Osmanlı’nın yabancı ülkelere tanıdığı tüm kapitülasyonlar kaldırılarak, kendi maden ve petrolümüze sahip çıktık.

***

LOZAN YALANLARI

Peki, birilerinin iddia ettiği gibi, “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular” mı?

En çok dillendirilen Lozan yalanlarından biri, Ege adalarının Yunanistan’a bırakıldığıdır.

Acaba öyle mi?

Oysa 12 Adalar, Trablusgarp Savaşı sonunda geçici olarak İtalya’ya bırakılmıştı.

Ege adaları ise Balkan Savaşları sırasında (1913) Yunanistan tarafından işgal edilmişti.

1.Dünya Harbi’nden yenik çıkmamız nedeniyle bu adalar hukuken de bizden çıkmış oldu.

Dolayısıyla, Ege adaları ve 12 Ada artık bizim değildi ki, Lozan’da kaybedilsin.

Tek kaybettiğimiz ada Meis olmakla beraber; Gökçeada (İmroz),Bozcaada, Tavşan Adaları ve Anadolu topraklarına 3 milden biraz uzaktaki tüm ada ve kayalıklar Lozan’da kazanılmıştı.

İkinci büyük yalan ise, Musul’un kaybedildiğidir.

Oysa Musul’u  11 Kasım 1918’de  İngiliz’e kaptıran da Osmanlı’dır.

Buna rağmen, Musul için de Lozan’da kıran kırana diplomasi savaşı verilmiş olmasına rağmen, bu meselenin de ilerde çözülmesi cihetine gidilmesine karar verilmiştir.

Çünkü Lozan görüşmeleri uzadıkça, olası tehlikeler de kapıda bekliyordu.

Neydi bu tehlikeler?

Büyük bir savaştan yeni çıkmıştık; yorgunduk, bitkindik… Kaldı ki, İngilizler henüz Boğazlar’ı  da boşaltmamışlardı. Kıbrıs ellerinde idi. Irak’ta da önemli bir hava güçleri vardı.

Bu şartlar altında bir Musul harekatı her şeyi berbat edebilirdi.

Yani demem o ki, TBMM Hükümeti Osmanlı’nın verdiklerinden bir tek Musul’u geri alamamıştır.

Ha,  eğer bir toprak ve prestij kaybından bahsedecek olursak…

Şu son 23 yılımıza bakmamız kafi.

İşte son 23 yıl içinde kaybettiğimiz vatan toprağı Ege adalarımızdan bazıları:

Hurşit Adası, Koyun Adası, Eşek Adası, Bulamaç Adası,Fornoz, Nergizcik, Kalolimnoz, Keçi, Sakarcılar, Koçbaba, Ardacık, Gavdos, Dhia, Dionisades, Gaidhouronisi, Koufohnisi adaları vd.

Kayalıkları saymıyorum bile.

Lozan’a dil uzatılana kadar, önce bu adaların hesabı verilmelidir!

***

GELELİM PKK’NIN KARIN AĞRILARINA!

Malum bildiriden de anlaşılacağı üzere PKK’nın en büyük iki karın ağrısı; Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’dır.

Lozan Antlaşması ile sınırlarımız güvence altına alınmış, ırkı, dini, mezhebi ne olursa olsun bu sınırlar içinde yaşayan insanlar eşit vatandaşlık statüsüne kavuşmuştur.

1924 Anayasası ile de ülkenin ve Türk Milleti’nin bölünmez bütünlüğü garanti altına alınmıştır.

Bunlardan ötesi lafügüzaftır (boş laf)!

NOKTA.

ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

YORUM YAZ